pink etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pink etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pembeli Mavili Mutluluk





Bu fotoğrafları geçen sene haziran ayında çekmişim. Dün iş için bir belge ararken karşıma çıktılar. O günü hatırladım, bakkala gitmiştim dönüşte yolumun üstündeki dallardan bir iki çiçek, tomurcuk kopartıvermiştim, sonra da saatlerce onların fotoğraflarını çekip kendimden geçmiştim.

Fotoğraf makinasını aldığımdan beri hiç bu kadar ayrı kalmamıştım onunla. Şu son 2-3 aydır resmen kırk yılın başı elime alır oldum, hatta Altınoluk’da bile çantasından bir ya da iki kez çıkartmışımdır.

İşlerden, yoğunluktan, boş bir haftasonu bulduğumuz an Altınoluk yollarına düşmemizden oldu bu zorunlu ayrılık. O yüzden biraz da kış geliyor diye seviniyorum, tamam belki gün ışığı az, tamam belki ev karanlık ama olsun, daha çok üretip çoşuyorum ben kışları…




Şu sıralar içimde acayip bir üretme isteği var, harıl harıl fotoğraf çekmek, dikiş dikmek, kağıtlarla haşır neşir olmak, yeni tarifler denemek… yani yine her zamanki gibi herşeye şişiyorum, mesela birkaç gündür sulu boyaya aşeriyorum. Devamlı boyalara, sulu boya ile yapılmış resimlere bakıyorum. Sanki elime fırçayı boyayı alsam haldır haldır tablolar boyayacağım…




Sonra bu fotoğraflara bakınca bir şey daha düşündüm… Kocaman güzel bir demet çiçeği fotoğraflamak ile belki de aynı hazı aldım ben bu küçük iki üç parça ile. Yani neymiş dedim kendime; mutlu olmak için illa büyük şeylerin peşine düşmeye gerek yok, yeter ki nerede arayacağını bil...

Vay, büyük konuştum yine... 




These images were taken from June of 2012, I have just seen them while searching something for my job at the office. I had totally forgotten them.

I remembered that day, after shopping, I had picked a few branch flowers and photographed them with great pleasure. I was realy very happy...




For a long while, I could not get my camera to my hand: ( because of my works at the office or when we find a little break, we went to Altinoluk (my parents home)... I miss it a lot and I am looking forward for the winter, because I'm more productive during the winter months...

While looking at these photos, I thought one more thing ...
I was so happy photographing them. If they were a great flowers bouquet, I would get same taste.
So, to be happy, do not necessarily need to go after the big things, we should know where to look …


Wow I spoke very poetic.








Buralardayım gibi ama yokum!


 

Resmen serseme döndüm. Çat oradayım çat burada. İstanbul’da olduğum zamanlar harıl harıl çalışıyorum, Ağustos’un 19’una kadar da aynı yoğunluk devam edecek hatta sonrasında da bekleyen işler var ama şu anda çalıştığım kadar stresli olmayacak, yani ben öyle hayal ediyorum.

Fırsat bulduğumda, haftasonları ya da patronla yaptığımız sıkı pazarlıklar sonucu koparttığın bir iki gün de soluğu hemen Altınoluk’ta alıyorum. Orada işlerden, hayattan, hır gürden öyle bir kopuyorum ki…

Mesela Cuma akşamı çıktık yola ilk kez direk Altınoluk’a gittik, gece 3 gibi oradaydık, sonra ben Pazar akşamı tekrar döndüm İstanbul’a, bu akşam da tekrar geri… Amannnn olacaksa fiziksel yorgunluk olsun, yatınca geçiyor, Allah gönül yorgunluğu vermesin: )

İçim içimi yiyor buraları çok boşladım diye, güzel güzel mailler alıyorum nerelerdesin, iyi misin gibilerinden… İyiyim demek için iki arada bir derede yazıyorum bu posttu da. Mesaj atan mail yazan herkeslere çok çok teşekkürler… Özellikle Zeynep sana: ) Mailinde öyle büyük laflar etmişsin ki cevap yazmaman için ben de post yazayım bari dedim…  Yazdıklarını okumak büyük zevk bilesin…

Ayy aklıma gelmişken de yazayım; Cumartesi günü annem, ben, Funda oturuyoruz havadan sudan muhabbet ediyoruz, annem şöyle bir şey anlattı; Bir tanıdığımızın damadının annelerinin yazlığındaki deniz çok küçükmüş, anca 3 kişi sığıyormuş, damat da uzun boylu tabi zor sığıyormuş denize o yüzden tanıdıklarımıza yani kayınvalidelerinin yazlığındaki denize gidiyormuş yüzmeye!!!!!

Anne o havuz olmasın dedik, ne havuzu yalan mı söyleyeceğim onların havuzu yok ki deniz o deniz dedi, biz de sustuk…  Nasıl bir dünyaları var yarabbim….

Hepinizin Ramazan Bayramı Kutlu olsun…
 
I'm still in the same situation.  I'm working very hard in Istanbul and when I find a little break during weekend or get work permit a couple days from my boss, we go to Altinoluk (to my parents home).

Last Friday, we went to Altinoluk - I returned Sunday night to Istanbul and today I will go again for Ramadan Bairam. We will be in holiday until Monday.

But I am hopeful, these busy days will have finished 19 of August and we can see each other more often in here...

See you soon...
 
 




Rüya Avcısı




Hep diyorum ya benim uykum çok hafiftir diye,en ufak bir tıkırtıda uyanırım, asla uyku sersemliğim olmaz, yataktan gecenin bir yarısı bile öyle hızlı kalkarım ki sanki hiç uyumamışım, öyle muhabbetteymişim gibi. Bir keresinde annemle karşılıklı yatıyoruz gece  çok susadım, gözlerimi açmamla yataktan fırlamam bir oldu, annem deprem oldu da ben kaçıyorum sanmış zavallım nasıl korkmuş, bana da kızmıştı.
 

Neyse işte uyku öyle hafif olunca da çok rüya görüyosun tabi. Bir gecede kaç farklı rüya görüyorum bilmiyorum ama sabahları resmen yorulmuş kalkıyorum. Bir de benim rüyalar öyle hareketli, öyle saçma, öyle anlamsız oluyor ki rüyamda bile ne olduğunu anlamaya çalışırken buluyorum kendimi.

Bir kere şu kesin, akşam seyrettiğim dizi  ya da film artık her neyse onun içindeyim .Ya da ne bileyim uyurken bir şey mi düşünüyordum hemen onunla ilgili bir rüya çat kapıda. Mesela bu sabaha karşı severek takip ettiğim bir Norveçli bloggerın evindeydim.  Şu sıralar yeni eve taşındılar, rüyamda da o eve gidiyorum, küçük bir kutlama yapılıyor ama ben devamlı etrafı süzüyorum, aa diyorum bak görüyor musun azıcık eşyaları var ama ne hoş ne sade… aa mutfak o kadar da güzel değilmiş diyorum içimden, sonra yanımda Norveççe konuşuyorlar ama neredeyse aynı Türkçe. Anlıyorum çoğunu konuşmaların. Hatta onlara da söylüyorum biz de pilava pilav deriz diyorum…  

Mesela kült olmuş rüyalarım vardır, resmen senaryo gibi, yıllarca anlatmışımdır birini hele.. Şimdi size onu anlatmayacağım ama bir tanesi var ki gerçekten hatırladıkça ben de gülüyorum. Çocuktum şu Demirellerin, Erdal İnönülerin zamanı… Rüyamda makam şöförüyüm. Bildiğin öyle siyah takım elbiseli, şapkalı falan yani. Tek elim ceketin düğmesinde bisikletin önünde bekliyorum. Evet maalesef makam aracı bir bisiklet. İçimden de düşünüyorum, Şu Demirel’de Erdal Bey gibi zayıf olsa ne olacak sanki diye.  Yokuş çıkmak çok zor oluyor Demirel’i taşırken diye dertleniyorum. Sonra meclisten çıkıyorlar ilk önce Demirel’i alıp evine götürüyorum bisikletin arkasına oturmuş belime salırmış bense kan ter içinde : ( ayy ne kabustu yaaa..

Çok uzun bir giriş bölümü oldu bu: ) artık idare edin yazasım gelmiş…

Son zamanlarda gördüğüm rüyalar ise biraz daha kabusvari olmaya başladı, tabi bunda seyrettiğim “Taht Oyunları” dizisinin de etkisi büyük, ne de olsa kan gövdeyi götürüyor dizide. Ama onun dışında deprem görüyorum sıkça. Düşündüm nasıl kovarım bu kabusları diye ve bloglarda sıkça gördüğüm Rüya avcısından (Dream Catcher) yapmaya karar verdim. Hem Yatağımın başucundaki dergi sayfalarından yaptığım kalpli süs artık iyice eskimişti hem de kurdelalarla oynamak için güzel bir fırsattı.

Kızılderililerin kullandığı “Dreancatcher” Rüya avcısı anlamına geliyormuş. Söğüt çemberin üzerine el işi örgü bir ağ ve uçlarına asılan tüy ve ipler ile yatağın başucuna asılarak sahibinin daha rahat uyumasını sağlayan, kötü ruh ve kabuslardan uzak tutan mistik güce sahip bir tılsım yani.

Yaklaşık bir ay önce işte bu sabah rüyama giren SignePling bloğunda gördüğümde karar verdim bir ara yapayım bu zabazingodan diye ve kısmet şimdiyeymiş : )

Başucuma asacak yeni bir şey yapana kadar işte bu süslü rüya avcısı beni koruyacak  duyurulur…
 

My sleep is very light. I can wake up even very little noise. Because of that, I dream too much all night long. Most of them are very foolish, long and exhausting...

If I watch a film I am sure that I will see in in my dream that night. Or If I think something or someone, I know that, I will see it/her/him at the earliest opportunity: )

For example this morning, I was at one of my favorite Norwegian blogger's home. Her home was great and I understood a lot of things even though they speak Norwegian: )


In another my dream, years and years ago. I was the driver of the prime minister's authority and I was using a bicycle : )

We have been watching "The games of thrones" for a while, that's mean, my dreams are awful.

I decided to make a dreamcatcher for my bedroom. About a month ago, I saw a great dreamcatcher on SignePling blog and it was realy so nice. Her blog is amazingly wonderful and I love following her.

Have a great week...
 

 
 



Türküm Doğruyum Çalışkanım....


Geçtiğimiz Pazar akşamüstü kardeşimle balkonda oturuyorduk, onun işleri şu sıralar çok yoğun olduğu için eve iş getirmiş onlarla uğraşıyordu ben de elimde fotoğraf makinası alıcı gözlerle etrafa bakınıyordum.




Birden gözüme kenarda duran boş kavanoz ilişti. Hemen kalktım, yağlı boyadan bir parça içine döktüm, şöyle bir çevirdim, her tarafı beyaz olunca içindeki fazla boyayı tekrar kutuya boşaltıp bekletmeye başladım. Baktım sevimli olacak, gittim mutfaktan küçük sarelle kavanozunu getirdim. 



Biz bu küçük kavanozları çok seviyoruz, içine kuş üzümü, tarçın, fıstık, karanfil gibi şeyler koyuyoruz. Neyse işte onun içine de ilk önce beyaz boya koydum sonra bir damla mavi damlattım. Ama tam karışmadı. Daha önce de kırmızı boya ile denemiştim ama yağlı boya olmadığı için günlerce kurumamış, kuruduğunda da dalda dalga iz bırakmıştı. Hatta onun da fotoğraflarını çekmiştim ama şimdi evdeki bilgisayarda kaldı. Neyse işte ertesi akşam üstü işden eve geldim, baktım kurumuş, hava kararmadan birkaç fotoğrafını çekeyim dedim. O anda elime geçen kurdela ile de birazcık renk kattım kalemliğime. Aslında renkli Japon bantları oluyor ama Türkiye’de hiç rastlamadım, Londra’da hep gözüm aradı ama orada da bulamadım. Mutlaka vardır da önemli olan nerede satıldıklarını bilmek. Sanırım dayanamayıp yakında internetten alacağım. Neyse işte o bantlardan olsaydı şişeyi çok güzel süsleyebilirdim.







Değişik boyutlardaki, özellikle geniş ağızlı kavanozlar ile çok daha kullanışlı olacaktır. Bir dahaki sefere ben geniş ağızlı birkaç kavanozu boyayacağım. Izır vızır saklamak içinde ideal ve şıklar. Mesela düğmelerimizi bu kavanozlarda saklayabiliriz.

Mutlu bir Cuma günü diliyorum efendim hepinize.... Saygılar...






Last weekend, on Sunday, I and my sister were on the our balcony. She have been working very hard these days. Because of this, she did something relevant to the job, and I strolled around for find something to take pictures.  Then I noticed this empty jar.
I poured a little bit white oil paint  into a jar and turned the jar thoroughly...
I spilled the surplus paint back into the box again. It looked so pretty that i wanted to paint one more time an other jar. I found a cute small one jar. That time, I spilled little bit white paint and one drop blue..




1 day later they were dry. After the work, I went to my home and I wanted to take their photos until evening.  I found a ribbon for adorn. Actualy if i have some Japanes Tapes it could be prettier than this version. But in Turkey I can not find any Japanes Tape also in London , I could not know that where can I find it.  I am thinking that I will buy from internet, that time I will make more beatiful pencil cases…
Different sizes, especially with wide-mouthed jars will be much more useful. We can use them for store for example buttons…


Happy Friday...




Pembeli Mavili Mutlu Ev


Ben bu evin her bir köşesini çok sevdim. Pembeler , maviler o kadar güzel ki.
Özellikle mutfakta yemek masasının arkasındaki dolap, şömine ve aksesuarlar harika.
Ev de içinde yaşayanlar da çok mutlu görünüyor. Umarım hep mutlu mesut yaşarlar bu evde..


I liked every one corner of this house. Pinks, blues are so beautiful.
Especially ; the kitchen cabinet on the back of dining table,  fireplace and accessories are wonderful .
Those living in the home also seems very happy. I hope they live here happily during their all life.

















Kaynak ; husohem







Seni Seviyorum Küpe Çiçeği






Bu sene balkonumuza yeni çiçekler almakta çok geçiktik. Gerek havalar gerekse zamansızlık yüzünden balkonumuza gereken ilgili bir türlü gösteremedik.

Geçen sene bu zamanlarda, çeşit çeşit çiçeklerin olduğu çok güzel bir bahçeye gibiydi. Kışa girerken çiçeklerin çoğu bozuldu. Bu zamana kadar da eskiler ile idare ettik, geçen pazar günü, yolumuzun üstünde gördüğümüz bir çiçekçiye uğradık. Amacımız sardunya ve birki yaz çiçeği almaktı. Ama doğru dürüst sardunya bulamadık. Eli boş dönmemek için epey bir bakındık. 3-4 tane tırnak çiçeği, adını bilmediğim başka bir çiçek ve fotoğraflarını gördüğünüz küpe çiçeğini aldık.

Küpe çiçeği babanemin en sevdiği çiçekti. Gözleri görmemesine rağmen o kadar düzenli ve bakımlı bir bahçesi vardı ki.
Alana kadar bu çiçeğin bu kadar güzel olduğunu fark etmemiştim. Meğer ne asil, ne hoşmuş. Umarım ona bakmayı becerebiliriz.





This year, we were very late to buying new flowers for our balcony.
We could not show necessary interest our balcony Because both bad weather conditions  and timelessness .

Last year at this time, a lovely garden with assorted flowers seemed to be.
Flowers were broken when approaching winter. So far, I've managed with the old ones.

Last Sunday, we saw  a flower shop on our way.
Our goal was to take geraniums and some summer flowers. But I could not find a proper geranium. We bought a few summer flowers and a Fuchsia flowers as you see.

My grandmother's favorite flower was fuchsia. Although my grandmother's eyes are not fine, her garden was so orderly and well-kept.
I did not notice this flower how is so beautiful. until I buy it. How noble, how nice. I hope, I can enough to deal with it…





Daha fazlası için flickr hesabıma bakabilirsiniz.

If you want to see more you can look at my flickr acount.







Güzelim Pembe ve Duvar Kağıdı...


Ev dekorasyonunda aslında çok da fazla pembeyi kullanmıyoruz. Sanki sadece bebek odalarında olabilirmiş gibi.. Biz onun yerine kahveler, grinin tonları, kremler… daha bir ağır abla tonlarını tercih ediyoruz nedense…
Ne kadar kasvetli renkler… Böyle bir yatakta yatmak, bu tatlı sandalyeye oturup çalışmak istemez misiniz?

Ben isterim…







Kaynak ; Wohnidee


İlk fotoğraftaki duvar kağıdını IDA Interior Lifestyle bloğunun sahibi Ilara’nın evinde görmüştüm. O ev zaten çok hoşuma gidiyor, renkler o kadar güzel ki evin her köşesinden huzur fışkırıyor.
Neyse işte bu duvar kağıdı ile balkon kapısının yanındaki küçük alanı ve yatak odasındaki dolabı kaplamış.





in Turkey we do not use too much pink color in the home decoration. Instead of pink, we prefer somber colors like cream, brown tones and gray.  Pink color being used just baby rooms decorations.
Whereas who does not want to sleep in a bed like this bed or to work in this pink chair.
I want.

I saw the wallpaper in the first photograph for the first time in the ilara's house, who is owner of the IDA Interior Lifestyle blog. I already love this house. It is realy peacfull and nice.
She has covered their wardrobe and a small area of the between balcony door and wall  with this wallpaper.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...