Bugün bunu sevdim - Mavilim...






Kendimi bildim bileli sevdim maviyi, küçüklükten beri kim sorsa en sevdiğin renk hangisi diye, direk mavi derim…

Küçükken kendimden emince söylediğim bir çok şey değişti ama bu değişmedi; İlkokuldayken bana büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında anaokulu öğretmeni olacağım derdim, ortaokulda mimar olmayı kafaya takmıştım, tamam mimar olacaktım ama belki bir yandan da tiyatrocu olurdum, ya da ne bileyim ressam, o da olmadı esnaf…. Neredeyse emekliliğim gelecek hala ne olacağıma karar vermiş değilim ama bu arada ekmek parası için çevre mühendisliği yapıyorum o ayrıJ

Sonra en sevdiğim yemeği sorduklarında hiç tereddütsüz ıspanak derdim… Üniversiteye geldiğimde mide diye bir şey kalmadı bende, seviyorum-sevmiyorum ayırımı da… Sevmediğim yemek yok benim, yeterki lezzetli yapılsın…

Köpekten çok korkardım mesela, köpek gördüm mü kesin yolumu değiştirirdim. Birgün karar verdim ben artık köpekten korkmayacağım diye, direk üstlerine üstlerine yürüdüm… Şimdi korkmuyorum…  O gün anlamıştım, bütün iş kafada… Bunlar derin konular dalmıyayım şimdi yoksa bende dağılırım siz de…

Eskiden seyretmeye başladığım hiçbir filmi yarıda kesmezdim, kötü de olsa emeğe saygısızlık olmasın diye sonuna kadar seyrederdim. Şimdi zamanım o kadar değerli ki, beğenmedim mi direk kesiyorum yarıda… Büyüdükçe bencilleşmişim vesselam..

Hıımm son paragrafta konu sapmış, diyeceğim şu ki bizler büyüyoruz, gelişiyoruz ve değişiyoruz. Seviyorum ben bu değişimi, kalıplar içine sıkışmaktansa…

NOT: Bir an önce camekanlı dolabımızın içini kaplayabileceğim güzel bir kağıt bulmak istiyorum.




Kaynak; Wohnidee


I always loved the blue. When I was a child.  if anyone asks me; what's your favorite color, I  would say "BLUE" and still it is same...

Many  things have changed in my life. My favorite food, music, place.... I love this. We are growing up - changing and developing... It is better than to stay same...

P.S.; I want to find a cute blue wallpaper for our closet as soon as...








Pin It

Bugün Bunu Sevdim - Fete Magazine







Fete magazinin bu ilk sayısı. Ben çok sevdim, öyle canlı fotoğraflar varki resmen büyüleniyor insan. Sofra düzenleri, çiçekler, ufak tefek fikirler, hepsi harika. Keyifle tıklayın sayfaları….

This is the first issue of Fete magazine. I loved it so much, You can find very vividly  photos and gorgeous table settings ideas.. Click the pages with pleasure..







Pin It

Pazar kahvaltısı dediğin uzun sürmeli...



Bu fotoğraflar taaa ekim ayından bir Pazar kahvaltımıza ait. Düzenliyeli de epey olmuş, bilgisayarda bahar temizliği yaparken bulmuştum geçenlerde.  Bugün için planımda başka şeyler vardı burada paylaşacak ama neye niyet neye kısmet işte. Cuma ve cumartesi yine oturamadım bilgisayarın başına, dün akşam üstü tam kuruldum, artık biraz blogları gezeyim, fotoğrafları düzenliyeyim dedim ki bir baktım mouse’un pilleri bitmiş. Markete gitmek falan da nasıl zor geldi anlatamam kaderime küstüm başladım başka şeylerle uğraşmaya.


Pazar kahvaltılarını çok seviyorum ama o kadar telaşeliyiz ki hazırlamamızla kaldırmamız bir oluyor. Her defasında bu sefer ağır ağır yiyelim, birazcık masada keyif yapalım, gazeteleri masada okuyalım, hiiiç dokunmayalım  öyle kalsın falan dememize rağmen nerdeeee… Bizim gibi teşlaşeliler için imkansız bir şey. Neyse ne aklımızdakini bir an önce yapalım sonra oturalım ama değil mi diyip kalkıveriyoruz yerimizden…


Bu peçetelikleri işe gelip giderken topladığım minik yapraklarla yapmıştım. Hala duruyorlar birşeycik olmadı. Basit ama sonbahar sofraları için idealler. Acaba birazcık daha bekleyip önümüzdeki sene sonbaharda mı yayınlasaydım bu postuJ Sonbahar konseptli masalar falan diye….  Ama seneye kadar unutur giderim ben bunları.
Hepinize içinizi ısıtacak bir hafta diliyorum…


I have prepared these photos for a while ago but I have rememberd yet. Actually my plan was different for today but when I sit the table for arrange photos yesterday I realized that my mouse battery was finished. I did not want to got to supermarket so I decided to share this our autumn breakfast table with you.
I love sunday breakfast, I want to stay there for a long time always but it is impossible because we are (I and my little sister) very impatient. You unconsciously, we would be cleaned up table.


I have made these napkin rings with dry leaves last autumn. As you see it is very simple but really so sweet. I use them still with pleasurably .
Istanbul is very cold in these day but I wish all of you have a cosy week.











Pin It

Haftasonu Kartı - Yorgunum Hancı




Aklım hep buralarda ama fırsat bulup ilgilenemiyorum. Kısacık aralarda kendi bloğuma birşeyler koymak yerine sizlerin neler yaptığına bakmaya çalışıyorum. Bu bir süre böyle gidecek sanırım. Aslında yazmak istediğim şeyler, paylaşmak istediğim fotoğraflarım var ama henüz hiç biri hazır değil. Hah hafta sonu geliyor diyorum, sanki sadece 2 gün değil de bir hafta evde olacakmışım gibi… Her şeyi bu iki güne sığdırmaya çalışıyorum, ama yetmiyor…
Uzun zamandır çok da dışarılara çıkmayan ben son iki haftadır her akşam bir yerlerdeydim. Eee bünye unutmuş  gezmeyi böyle olunca da tümden dağılıyorum tabii.
Onca atasözü içinde “İşleyen demir ışıldar” ve “akılsız başın cezasını ayaklar çeker “ en çok kullandığım iki atasözüdür.
Kafam çoğunlukla o kadar yoğundur ki hemen her yerde birşeylerimi unutmam, ya da tamamen farklı taraflara gitmem, yolumu kaybetmem sıkça başıma gelen olaylardır. Bunlarla ilgili o kadar çok anım var ki kitap bile çıkartabilirim. Hatta sonuncusunu buradan yazamayacağım ama yakın arkadaşlarım muhakkak hatırlar bence son yılların en hit avanaklığı idi. Her defasında da aynı tepkiyi veririm; diyelim ki bankamatikten para çekmem gerek ama ben dalıp gitmişim, tam evin kapısında hatırlıyorum, haydi bakalım onca yolu geri dön… Kadere boyun eğerim, eee yapacak bir şey yok, akılsız başın cezasını ayaklar çeker der, başlarım gerisin geri yürümeye, isyan etmem…
Ya da bir dönem acayip üretkenimdir, çalıştıkça çalışasım gelir, yoruldukça çoşarım, iki arada bir derede elimden yığınla iş çıkar. Ama sonra birden bir hantallık çöker üstüme, birkaç gün öncesine kadar bana çok basit gelen işlere kalkışamam, hep bahaneler bulurum, sinirlenirim kendime, mutsuz olurum. O zamanda yaaa işte bak işleyen demir ışıldar der ve bir an önce bu durumdan sıyrılmak için elimden geleni yaparım…
Umarım önümüzdeki hafta benim ve şu anda benimle aynı ruh halinde olanlar için, ışıl ışıl olur.
Hepinize harika bir haftasonu diliyorum…



I have been working very hard in recent days and it seems that this can be continue like this for a more  while. I want to do a lot of things during the weekend but it is only 2 days and I start to week again tired:)
I have mentioned above two Turkish proverb and it is difficult to translate them from Turkish to English...
I wish all of you have a great weekend.






Pin It

Herkes havuçlu kek yapmalı bence...






Bu sıralar iş yerinde de yoğunum evde de, bir türlü bilgisayarın başına oturamadım, küçücük aralarda birkaç blog gezebildim sadece o kadar... Evdeki bilgisayar acayip ağırlaşmıştı, doğru düzgün internete bile bağlanamaz oldum, bu birazcık temizlik yaptım, eski fotoğrafları sildim, harici hard diske kopyaladım ama daha yapılacak çok iş var. Moralim de bozulmadı değil, ben daha bir sene olmadan koskoca diski doldurduysam onca fotoğrafı nerelerde saklayacağım?? Artık tek bir konudan yüzlerce fotoğraf çekmeyi bırakmalıyım, ya da kararsızlığıma bir son vermeliyim.



Mesela bu muffinler... yarabbim resmen delirdim, 149 tane çekmişim, hangisi iyi hangisi kötü karar bile veremiyorum artık, gözlerim döndü çünkü... Bu keki yapalı da birkaç hafta oluyor. Fotoğraflarını çektim ama o kadar çok ki içine dalıp seçmek zor geldiğinden öyle kaldı.. ama dün  bugün sersem gibi olma pahasına daldım içine klasörün.

Neyse gelelim konuya bizi işte bu kekler mahvetti. Evde kek olmadığında kendimizi bir garip hissediyoruz, moralimiz falan bozuluyor, boynu bükük kalıyoruz sanki.
Biraz dikkat edelim, bu hafta yapmıyayım diyorum, iki gün sonra amaaaan bir dilim kekten ne olacakmış, onuda yiyemiyeceksek hayatın ne anlamı var gibi felsefi bir yaklaşıma giriyoruz ki sonu mutfakta bitiyor...



En sevdiğimiz keklerden biri havuçlu kek. Birkaç yıldır devamlı yaptığım bir tarif vardı, ballı, esmer şekerli falan.. Çok da güzel oluyordu. Ama geçenlerde Ufuk Mukfakta  bloğunda bu havuçlu kek tarifine rastladım, ilk denememi yuvarlak kek kalıbıyla yaptım hatta kardeşim iş yerine götürdü onu, herkes çok sevmişti. Ondan sonra 2 kez daha yaptım, çok hafif ve lezzetli.
Sonuncusunu yine değişik kalıplara döktüm. Misafire çıkmayacaksa farklı şekillerde olduğunda daha çok hoşuma gidiyor kekler...



Tarifi Ufuk'un bloğundan da alabilirsiniz ama ben elimin altında yazılı olarak da bulunsun diye buraya da yazdım;

Malzemeler;
4 büyük boy yumurta,
1+1/2 cup (300 gr) toz şeker,
1 cup (240 ml) sıvı yağ,
1 tatlı kaşığı vanilya özütü
2 cup (220gr) un
2 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 çimdik tuz
2 tatlı kaşığı tarçın
300 gr rendelenmiş havuç
1 cup (120 gr) ceviz



Yapılış klasik; yine yumurta ve şekeri iyice köpürüp beyaz olana kadar mikserle çırpıyoruz ( En çok bu kısmını seviyorum, transa geçmiş bir şekilde içerinden kardeşim yeterrrrr diye bağırana kadar çırpıyorum). Haa bir de yumurtaları buzdolobından çıkartmayı unutmuşsam bir kasenin içinde sıcak suya koyup birazcık bekletiveriyorum onları. Belki herkes yapıyordur ama ben kendi kendime keşfettim ya bu yaşta pek bi havalara girdim. Sonra yağ ve vanilyayı ekliyoruz (vanilyayı toz olarak kullanacaksanız, unun içine ekleyin ama). Diğer bir kapta da kuru malzemeyi eledikten sonra sıvı karışımın içine yavaş yavaş ilave ediyoruz. Ben hepsini birden koyup mikseri çalıştırıverdim birkaç kez ve un bulutu içinde esrarengiz bir ortamda devam ettim kek yapımına, sonra da gidip yüzümü yıkadım.. Kardeşimde geldi tozutmuşsun etrafı yine diye...
Neyse işte önemli bir noktada rendelenmiş havuçların suyunu sıkmak... Bir dönem sırf suyunu sıkmadığımızın farkına varamadık diye bir hafta her patatesli omlet yapmayı deneyip neden olmuyor diye kafa yormuştık. Bir haftanın sonunda anladık ki suyunu sıkmadığımız için toparlanmıyor lapa gibi oluyormuş omlet.. Suyunu sıkıp yaptığımızda da çok güzel olmuştu ama o da son yiyişimiz oldu. Bir daha gözümüze gözüksün istememiştik patatesli omlet..
Havuçları sıktık ekledik, sonra da ceviz ya da fındık. Tabiki havuç ve tarçınla ceviz çok daha fazla yakışıyor ama evde yoksa, kekin üstünde bütün fındıklar da hiç fena değil yani...
Sonra istediğinzi kek kalıbında ve 175 derecede güzelce pişiriyoruz...


Bu arada fotoğraflara dikkat ettiniz mi?? Hep görüyorum böyle kek pasta fotoğrafı çekenler bir ısırık alıp bir de öyle fotoğraflarını çekiyorlar. Benim ısırık birazcık iri olmuş sanki, artık nasıl özendiysem fotoğrafları çekerken, eser miktarda bir yudum birşey bırakmışım... Bir daha ki sefere kibar bir ısırık atacağım söz diyeyim ve ben kaçayım, yığınla iş beni bekler....


I am very busy in recent days, I have arranged these muffin photos yet. I'm always saying to take too many photos... This can be a torture to me sometimes. I can not stop myself but it is difficult to arrange all these photos.
Any way ; We love carrot cakes and this recipe is very delicious.

Ingredients;

4 large eggs,
1 +1 / 2 cup (300 grams) granulated sugar,
1 cup (240 ml), sunflower oil
1 teaspoon vanilla extract
2 cup (220gr) flour
2 teaspoons baking powder
1 pinch of salt
2 teaspoons cinnamon
300 g grated carrots
1 cup (120 grams) walnuts or nuts...

Mix eggs and sugar together until turn white, add vanilla and oil. In a separate bowl mixture all dry ingredients. Add liquid mix to dry mix, and gently combine. Don't overmix. Pour into pans. Add grated carrots and walnuts... ( don't forget squeezing juice carrots). Bake in a preheated 175 degree oven for 30-35 minutes.

Bon appetit...







Pin It

Haftasonu Kartı



Önümüzdeki haftam da böyle yoğun geçecek gibi, aklım da kalbim de buralarda ama…
Hepinize bol dinlenmeli, keyif dolu bir haftasonu diliyorum….

I suppose that I will be very busy the next week like this week but my mind and heart will be here....
I wish all of you have a joyful weekend...




Az olsun, benim olsun...



Bir yoğunluktur gidiyor… Bir de uykusuzluk eklendi üstüne, resmen haftabaşından beri kendime gelemedim sersem gibiyim… Ne bilgisayar başına geçip fotoğrafları düzenleyebildim ne de adam akıllı blogları gezebildim.
Ama biraz önce, iki arada bir derede açtım yeni bir kayıt, geçenlerde görüp sevdiğim şu çatı katını paylaşmak istedim sizinle. Aslında son zamanlarda çok fazla bu tarz ev görüyoruz, böyle olunca da çok da dikkatli incelemiyorum, sadece şöyle bir bakıp ahh ne güzel diyorum ve bitiyor. Çünkü genelde aynılar, beyazın hakim olduğu, ne kadar küçük olsa da çok ferah görünen evler…
Dün akşam bizim ev bana öyle eşya dolu, öyle sıkış tepeş geldi ki, herşeyi atıp yeni baştan başlamak istedim. Sinir oldum, şöyle dipten bir temizlik yapmak ya da kocaman bir eve taşınmak istedim… Sonrada kendime kızdım… Bundan önceki evimiz mini minnacıktı, bu ev ona göre saray.. ama gelin görünki şimdi de daha büyüğünü istiyorum. Açgözlülük değil de ne bu...




İşte bu evin fotoğraflarına dün akşamın üstüne tekrar bakınca nasıl içim gitti anlatamam. Tam şuanda ihtiyacım olan ev işte böyle birşey.  Bu eve tatile gitmek istiyorum benJ
Bana 1 yıl ve bu evi versinler, sonra biri de masraflarımı karşılayıversin bir zahmet, bende burada kafamı dinleyeyim. Şu pembe koltuğa uzanıp keyif yapayım, sarıya oturup kitap okuyayım, sonra ışığın mükemmel olduğu masanın üstünde habire fotoğraflar çekeyim, arada da küçücük terasa çıkıp mis gibi havayı içime çekeyim…
Şu küçük evdeki birkaç detay çok hoşuma gitti, mesela yatak odasındaki duvara monte edilmiş olan komidin, sonra salondaki kitap dolu raflar, küçük çarpık bacaklı tabure ve köşeden sarkan aydınlatma… Bu evin temizliği de ne rahat olur ama değil mi.. Şimdi eve gidip balkondan aşağıya fırlatmak istiyorum tüm ıvır zıvırı ve hatta koltukların bir kısmınıJ


I am very busy and sleepy recent days. I have to prepare some files relevant to my jobs until end of this week. Because of that I could not share anything with you on my blog or on your blogs...
Now I found a little break and I want to say hello with this cute loft.
I know, we see a lot of houses of this kind and we go on  just saying "really cute ".
I loved some details in this loft like book shelves, bedside table and pendant lighting on the corner.
I want to do a big cleaning in my home. I want to throw out all redundant stuff after seeing this kind of spacious home.






 

Aşk Meşk...




Geçen yılda aynı dilekte bulunmuştum, düşündüm başkası aklıma gelmediJ
Sevgilisi olan, olmayan, sevmesini bilen herkesin Sevgililer günü umarım hayal ettiği gibi geçer…


Happy Valentine Days….








Bugün Bunu Sevdim - Somebody That I Used to Know...


Henüz ayılamadım, hala çok uykum var. Yarına anca kendime gelirim ben. Ama işe gömülmeden sizinle şu videoyu paylaşmak istedim, hem müzik hoşuma gitti hem de seyretmek…
Bu arada hala bloğumdaki sorun düzelmedi ancak evdeki bilgisayardan yorumlarınıza cevap yazabiliyorum. O yüzden bir önceki mesajlarınızı gözmezden geldiğimi sanmayın…
Herkese harika bir hafta diliyorum…






We have just come to Istanbul from Balıkesir and I am still sleepy. I wanted to share this nice song and video with you before starting to work…
I wish you have a great week.



Haftasonu Kartı





Muhtemelen biz şu sıralar ya feribotdan indik  ya da hala İzmit körfezi’ni dolanıyoruz… Ya komaya girmiş gibi uyuyoruz ya da ayaklarımızı koyacak yer bulamıyoruz…  
Hepinize ışıl ışıl bir haftasonu diliyorum...

NOT; Tamam kalp olayını biraz abartmış olabilirim, kabul ediyorum. Görev insanıyım demiştim size konu sevgililer günü mü, olaya komple girerim ben…


I wish you have a sparkling weekend and. I hope You are not bored to see heart on my blog:)


Yolcudur Abbas bağlasan durmaz...



Bu fotoğrafları çekeli epey oluyor, resmen unutmuşum onca fotoğrafın arasında. Bugünkü planım sadece bir haftasonu kartı koymaktı ama kart için fotoğraf ararken bunlara rastladım, hazır kalp olayına girmişken yayınlayayım istedim.
Bir kahve keyfimiz… Yanında da çok sık yaptığım ve daha önce size de tarifini verdiğim bu lezzetli muffinler.. Öğrendiğim tarifler içinde en çok bunu yapıyorum, içinde ne ceviz, ne üzüm ne de başka bir şey olmamasına rağmen o kadar hafif ve lezzetli ki, bir oturuşta 5 tane falan yiyebilirim, tabii bu kısmı pek de iyi değil…


Şuanda karşımdaki manzara inanılmaz. Odamın camı dışarıya bakıyor ve karşımda bir park var ve park bembeyaz ,hala da lapa lapa kar yağıyor ve biz bu havada öğleden sonra yola çıkıyoruz Balıkesir’e doğru… Kaç haftadır ha gittik ha gideceğiz, ama bir türlü olmadı habire birşeyler çıktı, geçen haftada kar acayipti artık bu haftasonu gidelim ne olursa dedik ama dün akşamdan beri bir gidiyoruz bir gitmiyoruz şu an itibariyle gidiyoruzJ
2.5 ay oldu çok özledik bizimkileri, onlarda bizi tabi… Günler öncesinden menüler belirlendi. Hem benim hem de kardeşimin favori yemekleri annem tarafından yapılmaya başlandı bile. Babam akşam kardeşimle konuşuyor, o kadar heyecanlı ki, süprizlerle karşınızda olacağız diyorJ Sürpriz kabak tatlısı olabilir. Bizim evdeki süprizler hep yemek üstünedir çünkü…
Bak şimdi aklıma geldi, dedim ya telefonda konuşuyorlar kardeşimle babam.. Kardeşim anlatıyor, işten geç çıktık orada yedik  falan diye.. babam da ne yedin diye soruyor herhalde, bizimki de Çin yemeği diyor… Sonra bir gülme, yok baba “Suzi” yemedim ekşi-tatlı soslu tavuk yedim diyeJ Bilmediğide yok bu adamın….
Şimdi annem aradı, haberlerde gördüm felaket İstanbul gelemiyor musunuz diyor, babam oradan bekliyoruz yemekler hazır diye bağırıyor, sonra annem babama bağırıyor, aklın fikrin hep boğaz Rıdvan…
Hadi bakalım biz bu kar kış kıyamette tıka basa yemeğe gidiyoruz.. Hayırlısıyla gidelim, hayırlısıyla gelelim o vakitJ)


I completely forgot these photos. My plan was to share with you a Happy Weekend card and while I was searching a photo for card I found these my muffins photos which shared with you in the past.
We love this recipe, it is realy healty, simple and delicious... I would strongly recommend these muffins to you..
And this afternoon we are going to go to Balikesir (Our parents live there). The weather is snowy but we missed each other so much and my mom prepared a great menu for this weekend:) 
This means; we will eat during the weekend...








Ah kalbim ben senden çok çektim...



Hani dedim ya Pazar günü full fotoğraf çektim diye, ee cumartesi akşamı da fotoğraflarını çekebilecek birşeyler yapayım bari dedim.
Konsepti bulmam pek de zor olmadı.. Ne de olsa yılbaşının ertesi günü Pinterest’de ve birçok blogda kalpleri görmeye başlamıştık bile. Onlar yaparda ben yapamaz mıyım edasıyla, en basitinden bir iki poster yapayım dedim ama kendimi alamadım 6-7 tane falan LOVE yazan poster yapıverdim. Yok hepsinin fotoğraflarını çekmedim henüz korkmayın.

Sonra her ne kadar pembiş düğmelerime kıyamasam da, aman seninle mi yaşayacak, kavanozda duracağına gözünün önünde dursunlar diye kendimi rahatlatıp şu gördüğünüz tabloyu yaptım…
Kağıda ilk önce bir kalp çizdim ve düğmeleri yapıştırdım oldu bitti.
Ama hızımı alamadım kardeşime ve kendime yatakbaşlarına asmak için birde kalpli sarkıt yaptım ki  ben bunlara sarkıt diyorum başka bir adı varsa söyleyin de öğreneyim bari.
Benim kalpler bu günkü postda yok, ileriki günlerde eğer hala kalp görmeye dayanabilirsem yayınlayabilirim.


Hani şu maskeleme bandları varya bayılıyorum onlara, herşeyi onlarla yapıştırıveriyorum duvara, tabiki ağır olmamak şartıyla.. Mesela çekilişte verdiğim kelebekler vardı ya onlardan benim odamda da var. Duvara bu bandla yapıştırıyorum hem iz bırakmıyor hem de kolay çıkıyor. Bu kalpli sarkıtı da evin içinde bir oraya bir buraya yapıştırdım durdum, sonra da gittim kardeşimin yatak başına astım.


Geçen hafta ilişkimiz çatırdıyorduJ ikimiz de çok mutsuzduk, Cuma akşamı barıştık, Cumartesi günü de yatağına kalpler kondurdum.  Kardeş gibisi yok. İnsan hem öldürmek istiyor, hem uğruna ölmek…
Neyse işte Pazar bütün gün hiç oturmadan evin içinde dört döndüm akşam deklanşörün sesi hala kulaklarımda çınlıyordu. İyi ki hafta içi evde değilim yoksa fotoğraf makinası da ben de helak olurduk.

Ne diyordum, kalpleri astım yatağın baş ucuna aman ne hoşuma gitti anlatamam. İşte diyorum ki hazır sevgililer günü geliyor siz de yapıverin bu basit sartıklardan haftasonu bir tane, yapıştırıverin yatağınızın başucuna.

Yapılışı fotoğraflardan da anlaşılacağı üzre çocuk oyuncağı, bir büyük birde birazcık küçük iki kalp çizdim sonra onları kalıp yapıp büyüğünü mavi fon kartonundan, küçüklerini de desenli kağıtlardan kesip üst üste yapıştırdım sonra dikiş iğnesine renkli ip geçirip diker gibi yan yana dizdim, aralarada boncuk koydum ama onlar pek seçilmiyor…
İşte böyle... Hepinize harika bir akşam yemeği diliyorum, biz nedense bir rejim sevdasına girdik, iki akşamdır üzümlü müsli ile yoğurt yiyoruz da hayat pek bir anlamsız görünmeye başladı gözüme.. Bu akşam vazgeçmeyi teklif edeceğim kimbilir belkide vazgeçmenin şerefine bir de kek yaparım ohhh...
Ah kalbim şarkısını dinlemek yok yok seyretmek için buraya bir tık. Kalpli çoraplara dikkat:))


We have seen a lot of hearts everywhere after the christmas time. Last weekend I made some simple posters and garlands for our home.
You already know how can do these heart garland and others...
They are really simple but when I see them in the our home walls I feel happy. Let's do something for the valentine day and be happy.
Happy Wednesday...


If you want to watch a old Turkish song about heart please look at here. (Attention hearted socks! :) )




Bugün Bunu Sevdim - Aydınlık




Bu görüntüdeki  hemen hemen herşeyi sevdim. Işık harika bir kere, o masada oturup birşeyler yemek, dışarısını seyretmek, birşeyler okumak kimbilir ne keyiflidir.
Masa örtüsünün benzerleri English Home’da ve Taç’da satılıyordu hemde yanlış hatırlamıyorsam fiyatları oldukça uygundu.
Ne yazık ki şimdi ikisininde web sayfalarına baktım ve göremedim . Ürünlerin hepsini koymamışlar sitelerine. Bence artık günümüzde en önemli şey;  mağzaların göze hitap eden,  kullanışlı ve her türlü bilgi ve ürüne ulaşılabilecek web sayfalarına sahip olmaları.
Neyse işte bir de şu masanın üstündeki aydınlatmayı çok seviyorum ben, renkli olanları Cath Kidston’da var.  Özelikle yeşilini çok seviyorum. NE yazık ki böyle bir aydınlatmayayı kullanabileceğim bir ortam yok evimizde ama belli mi olur günün birinde kocaman açık mutfaklı, kapısı bahçeye açılan bir evim olursa ilk işim bunlardan bir tane alıp mutfakta kullanmak olacak. Tabii umut ediyorum ki o zaman hala satışta olsunJ
Daha önce sizlerle bu evin sahibi FRYD+DESIGN ‘dan Jeanette Lunde’nin hazırladığı online dergileri de paylaşmıştım, unutmuşum link vereyim derken tekrar baktım, yine eridim bittim. Sizin de fırsatınız varsa şöyle tekrar bir bakın derim. İçiniz açılsın bu kasvetli ve karanlık havada…
Hadi benim artık çalışmam gerekJ

I loved everything about this above image. Light is wonderful and I  imagine myself to be there. What a great pleasure to eat something , read a magazine and only look at the garden...
I liked the tableware and light Pendant. You know that you can find colorful kinds of this pendant on Cath Kidston.
I have also shared two online magazins from FRYD+DESIGN a few month ago. I looked at them again and I felt fresh and Spring...
Have a nice day...



Kalplere vur bir zımba rumba da rumba rumba...



Taaa ne zaman almıştım bu tekstil boyası diye satılan şeyleri Kabalcı’dan.. Küçücük şişelerde. Sözüm ona dikiş makinası alacaktım, çantalar, yastıklar dilecektim, üstlerine de bu boya ile baskılar yapacaktım, hatta bir ara soğan, elma, patates baskısı yapayım en azından diye evin içinde epey bir dolandım ama o sırada baskıyı yapabileceğim uygun bir kumaş parçası bulamadım.
Millet hava güzelken evden çıkmak ister, bense eğer hava karanlık, yağmurlu, kapalıysa çıkmak istiyorum. Çünkü kapalı havada evde fotoğraf çekemiyorum. Ama dün baktım güneş pırıl pırıl kahvaltıdan sonra bir başladım fotoğraf çekmeye taaa hava kararana kadar. Ne buluyorsunda çekiyorsun demeyin biliyorsunuz artık, tek bir konunun 200’e yakın fotoğrafını çekiyorum. İşin tuafı, çekerken çok olduğunu anlamıyorum ama bilgisayara yüklerken, kendime sinir oluyorum, yükle yükle bitmiyor, sonrada onları düzenlemek, kötülerini silmek.. Gözüm korkuyor, ekranın karşısında omuzlar düşmüş, bitap bir halde kalıyorum..


Neyse işte kahvaltıdan sonra yaptığım birkaç tablo vardı onların fotoğrafını çektim sonra canımız tatlı birşeyler istedi, ilk kez basit bir tarif denedim (ki bunların hepsi bir ara yayınlanacak), arada işte bu minnak yastığa kalp baskılarını yaptık kardeşimle. Denemelik oldu tabi gördüğünüz gibiJ Öyle pek planlı ve özenerek yapılamadı maalesef.
Kalıp olarak, hani şu firmaların yaptırdığı uyduruk bardak altlıkları ya da mousepadler vardır ya işte onlardan birini kalp şeklinde kestim. Ama nasıl tutacağımızı bilemedik, sonra aklıma çift taraflı band geldi ona yapıştırdım kalıbı. (Çift taraflı bandsız bir hayat bizim ailece kaldırabileceğimiz bir şey değil. Allah bulandan razı olsun)  

Boyayı hiç sulandırmadan direk kalıba sürdük ve başladık kalpleri rastgele yastığın orasına burasına kondurmaya. Bence farklı boyutlarda irili ufaklı kalpler yapsaydık daha şirin olurdu. Ama olsun yastık zaten mini mini, rengide pek öyle iç açıcı değil, bu denemelik bir dahaki sefere çok daha planlı ve düşünülerek yapılacak bu baskı olayı.
Çocuklarla, özellikle kız çocuklarıyla birlikte yapılabilecek harika bir faaliyet bence…
Hadi hepinize kolay gelsin. Haftanız çok güzel geçsin.


I have bought these fabric paints for a long time ago. My plan was to sew some bags or pillows and than to stamp some figures on them but I don't  have a sewing machine still...
Yesterday I found a old small pilow and I used it for my aim:) This is trail version, I want to make one more with nice colored figures.
I use a old mousepad for mold, I cut out a heart and fixed it double-sided tape. I was really fun.
I wish you have a great and creative week.


 Not; Hala ara ara yorum ve yorumlara cevap yazamama problemim devam ediyor... Ama sizi takipdeyim:)



Haftasonu Kartı



Aranızda benim yaşadığım problemleri yaşayan var mı bilmiyorum ama bu sıralar bloggerla başım dertte.
Hesabıma giriş yapıyorum sonra bloğu görüntüleye bastığımda sanki hesaptan çıkmışım gibi oluyor, ama aslında oturum kapatılmış değil. Böyle olunca gelen yorumlara cevapları yazamıyorum çünkü google hesabım açık değilmiş gibi algılanıyor ve hata veriyor. Hatta çoğunuzun postlarına da yorum yazamıyorum aynı hatadan dolayı. Yorumları pop-up penceresi olarak açılanlarda bu problemi yaşamıyorum, bir de MAC’de herşey normal… Anlamadım gitti. Akşamları evde yorum yazmaya ya da cevaplamaya çalışıyorum .. ne saçma bir problem.. Kime soracağımı da bilemedim, destek forumuna yazdım ama orası da körlerle sağırlar birbirini ağırlar modunda…  Hadi hayırlısı…
Bu vesileyle hepinize okullar açılmadan önce çocuklarınızla geçireceğiniz harika bir haftasonu ve hayırlı kandiller diliyorum…


I have some problems with blogger. I can't write any comment. I don't understand anything, when I sign up my blog with my IMAC these is not any problem...
Anyway, I hope everythings will be better next week:)
I wish you have a wonderful weekend.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...