Bu seferki Altınoluk tatilimizde fazla faaliyet yapmadık, malum bayram temizliğiydi, eş dost ziyaretiydi, ee gelen giden… Aslında biraz da annemle babam yaptırmadı hiç bir şey, çünkü bir önceki tatilimizde resmen işçi gibi çalışmıştık. Sanki bizi 1 haftalık tumuşlar, biz de o süre içinde elimizdeki işleri bitirmek için canla başla çalışıyoruz gibiydi…
Epey yorulduk ama babamın da her zaman dediği gibi fiziksel yorgunluk yatarsın, uyursun geçer, önemli olan zihin yorgunluğu, ona bulaşmamak gerekiyor…
Yazlık evin işi hiç bitmiyor, devamlı yapılacak birşeyler bulmak mümkün. Her sene sezon açlışında yığınla iş çıkıyor, en siniri de rutubetten duvarların kabarması, dökülmesi. İlk 10-15 gün hiçbir şey yapılmıyor kapı pencere iyice açılıyor ki duvarlar kurusun. Sonra rötuşlar başlıyor. Annem kendi yapamaz ama öyle güzel yaptırır ki. Her defasında biz yapardık, ama bu sene ilk açılışa gidemediğimiz için babamla ikisi yapmışlar.
Annemin çok titiz olduğunu mutlaka söylemişimdir, gerçi eskiden doz çok yüksekti, mesela sokakta oynayıp eve geldiğimizde bizi kapının önünde soyar ilk önce beni kucaklar koşa koşa banyoya bırakır, sonra da kardeşimi alıp yanıma getirip, leğene oturtur, siz burada kabara durun diyip, işlerinin başına dönerdi.
Şimdilerde biraz daha sakinlemiş durumda… Ama kafaya bir şey taktımı o mutlaka olacak. Mesela evin dış cephe boyasının rötuşlanması gibi.. . Eee her ne kadar zaman zaman kendimin, zaman zamansa kardeşimin evlatlık olduğu hayalleri kursam da biz de tıpkı annem gibiyiz ne yazık ki.. Birşeyi yapacağız dedik mi o yapılacaktır.
Neyseki boya işini çok seviyoruz. İlk önce Altınoluk’a gidip Filli Boya satan bir dükkan aradık bulduk, dış cephe boyasını aldık, uygun iki fırça da aldık. Ama gözümü diğer boyalardan alamıyorum. Sarı boya almak için yanıp tutuşuyorum. Adam soruyor, ne için kullanacaktınız, ben de cevap yok, babam soruyor, kızım neyi boyayacaksın, bak kapıyı boyatmam.. Ben boş boş bakıyorum, ama almak istiyorum işte. Sanki çok beğendiğim bir ayakkabı ya da çanta…
Sonunda bir kutu sarı boya aldık, ama rengi konusunda içimizde bir endişe oluştu. Renk tam da benim istediğim sarı değildi. O akşam düşündük taşındık, sabah erkenden gidip boyayı diğer sarı tonu ile değiştirmeye karar verdik. Neyi boyayacağımızı bilmediğimiz bir boya alıp, sonra da onun rengi üstünde tartışıp ve yıllık tatilinde sabahın köründe koşa koşa boyacıya giden pek de yoktur sanırım.
Neyse sonuçta istediğimiz sarıyı aldık, ama o koyu diye bir de beyaz aldık ki böylece nasıl bir ton sarı istiyorsam elde edebileyim.. Boyacı bey de epey bi hayrette izledi, kardeşim, ben ve babam arasındaki hararetli tartışmalarımızı…
Boya işinin ustası kardeşim biliyorsunuz. O hemen alır eline fırçayı, başlar boyamaya sizde peşinde sürünürsünüz. Çünkü hiç dikkat etmez damlatır, hele yorulup sıkıldığında iyice kötüleşir durum.. Kavga çıkmadan biterse ne ala…
O etrafa saçtıkça boyaları biz kazımaya başlarız arkasından. Dış cephe boyası çok fena kazımadan çıkmıyor..
Hadi yerleri kazıdın ama üstü başı ne yapacaksın… Şu gördüğünüz benekli işte benim kardeşim. İlk fırça darbesinde bu hale soktu kendiniJ Bir süre gülmekten işe ara verdik. Öğlen 2’ye kadar tamamladık dış cephe boyasını, sonra o benek benek halimizle denize gittik, neyseki bizim oralarda çok sakin bir yer var, yayıldık çimlere, koşa koşa denize girdik sonra yorgunluktan sızıp kaldık.
Ama eve gidince boyama işine devam ettik.
Bu gördüğünüz annemlerin televizyonluğu idi. Sonra babam akvaryumculuğa heves ettiğinde üstüne akvaryumumuzu koyduk. Hevesi geçince arka balkona atıldı, üstüne altına ıvız zıvır, çiçek falan koydular. Yazlık olunca da buraya taşındı…
Sonunda sarı boyayı kollanacak bir şey bulmanın verdiği mutlulukla boyamaya başladık. Ama size şu kadarını söyleyeyim; yağlı boya iş değil.. Bir daha yağlı boyayı kolay kolay yapmayız herhalde. Resmen pislik. Bir de ters gitti mi işler iyice beter oluyor, mesela bizim tam işimiz bitti boyayı koyduğumuz yoğurt kasesinin dibi çıkıverdi, her yer yağlı boya, annem tak diye gidiyordu. Bizse tinerden kafayı bulduk…
Çok geç kuruyor bu bizim gibi tez canlılar için çok büyük bir dezavantaj.. Habire orasını burasını mıncıkladığımız için her yanımız sarı boya oldu.
Ertesi sabah üstündeki mermeri, Altınoluk pazarından yine annemin habire; "onu ne yapacaksın, neden aldın, eee nereye yapıştıracaksın onu" sorularına maruz kalarak aldığım yapışkanlı kağıt ile kapladık arka bahçede. Gizlice kapladık ki annem bir arıza çıkartmasın.
Sonunda eskisinden bin kat iyi oldu, bir sürede bu şekilde kullanırız, hatta seneye yaz üstüne başka desenli kağıt yapıştırırız havası değişiverir..:)
Bir yandan bu eski televizyonluğu boyarken, hazır boyamız da varken elektrik saatinin durduğu yerin kapağını da boyayıverdik.
Geriye çerçevelerin kışa girerken verniklenmesi ve 2 adet masa ile 10 adet sandalyenin tik yağı ile yağlanması kaldı. Eğer gidebilirsek Eylül’ün 3. haftasonu gidip bu işerimizi de halletmeyi planlıyoruz.
Dün akşam ne yazacağım, nasıl başlasam, ay araya soğukluk girdi gibi laflar edip sonra da böyle delice yazmak da pek bir kendini bilmezlik oldu ama hadi neyseJ
We love to paint. And If you have a house in the sea side. Every summer you should repair it.
It is very easy to do limewash of interior walls.
But exterior facade paint is more difficult.
Firstly we have started to paint exterior facade. And than we have painted this old black tv set.
Now we use it in the our garden for newspaper and flowers.