Bugün Bunu Sevdim - Green Canoe




 
Ne zamandır yeni bir dergi ile karşılaşmamıştım. Bunu dün akşam gördüm, rengarenk cıvıl cıvıl bir dergi. Gerçi neler yazıyor, neler anlatıyor hiç bir fikrim yok ama yinede umarım hoşunuza gider ben çok sevdim.
I really like this magazine, it is colorful like spring. I hope you also like it.












Haftasonu Kartı







 
Hepinize bahara yakışır keyif dolu bir haftasonu diliyorum.
I wish you have a shiny weekend.





Kaş'la Aşk - 1





Kaş’a ilk gittiğinizde ya oraya aşık olur; yaz, deniz, tatil, huzur diyince aklınıza başka bir yer gelmez ya da bir daha ayak basmazsınız.

Kaş’a bir kere vuruldun mu artık geri dönüşü yok, en küçük fırsatta oraya tekrar gitmek için planlar yaparsın, en sıkıldığın anlarda orada olduğunu hayal edip rahatlarsın, ne kadar sıkılsan, ne kadar kötü bir tatil geçirsen de yine bir sonraki gidişini planlarsın Kaş’a..


Kaş’ı düşündüğüm ilk anda gözümün önüne tek bir mazara gelir benim.
Yıllar yıllar önceydi. Sabaha karşı saat 5 falan.. otel odasının camından Meis’e doğru bakıyorum, gözümden uyku akıyor ama karşımdaki güzelliği bırakıp gidemiyorum yatağa. Her yer o kadar sessiz ki çıt çıkmıyor, denizde en ufak bir kıpırtı yok, tam karşımda dolunay… Hava ılık vanilyalı puding kıvamında, yumuşacık, mis gibi...
Kalbim nasıl hop etti anlatamam. Yok dedim şu anda dünyada bu güzelliği yaşayan benden başka kimse yok buna eminim. Nasıl sahiplendim Kaş’ı, nasıl içime çektim o anı, nasıl bir huzurdu…  Hala gözümü kapatıp da Kaş’ı düşününce yaşadığım bu inanılmaz duygu.


Kaş’a ilk gidişim; yıl 1997… 
Şu anda Londra’da yaşayan arkadaşım sayesinde keşfettik biz orayı. Hayatımın en güzel tatillerinden birini ve elle tutulur bir çok anımı yaşadım sayesinde. 3 kişiydik, kağıt üzerinde küçük bir haritası vardı elimizde arkadaşımın çizdiği. O kadar güzel anlatmıştı ki, öyle güzel çizmişti ki, oraya ilk indiğimiz anda sanki yıllardır geliyormuşuz hissine kapılmıştık.

O yıldan sonra da hemen hemen her yıl gittim Kaş’a, gidemediğim yıllar oldu ama yılda 2-3 kez gittiğim de oldu.


Elle tutulur pek bir yanı yok gibi gelebilir bazılarına;
Eğer kumsal seviyorsan yandın, Kaş’da kumsal yok, kayalıkların üstünde güneşleniyor, merdivenle denize iniyorsun ve deniz buz.
Kum da yok haliyle.
5 hatta 4 yıldızlı otel bile bulamazsın. Lüks istiyorum dersen hiç Kaş’a gideceğim deme.


Tatil köyü mantığı asla işlemez orada. Sadece sabah kahvaltısı edersin otelde (tabiki akşam da otelde  yeme şansın var ama biz pek tasvip etmiyoruz). Kalvaltıda tatsız tuzsuz bir peynir, en ucuzundan kırık zeytin, pakette reçel, tereyağ, bal sonra yumurta (soğuk) domates ve salatalık… Tabiki istisna oteller de var ama geneli budur.


Akşam yemek yenilecek yerler sınırlıdır. 1 haftalık tatil boyunca aynı yere 2 ya da 3 kez gitmek durumunda kalabilirsiniz.

Şöyle biraz dolaşalım, merkeze inelim dersiniz ama uzun çarşı adına yakışmayacak bir hızda bitiverir.
Kaş’a gidiş cefalıdır. Uçakla gideyim derseniz Dalaman’dan araba kiralanırsa 2-3 saate Kaş’dasınız ama servis ile ; ilk önce Dalaman’dan Fethiye’ye 1 saat, sonra da Fethiye’den Kaş’a 2.5 saatlik bir yolculuk yaparsınız, aralardaki beklemeleri de düşünürseniz bu süre 4-4.5 saati bulur. Antalya’dan uçakla geleyim derseniz onunda Dalaman’dan kalır yanı yok, 4-5 saati gözden çıkarmanız gerek. Virajlı yollarından bahsetmiyorum bile. Neyse artık beni tutmuyor.

Ama işte aşkın gözü kör derler, şu yukarıda saydıklarımın hiç birini düşünmez Kaş tutkunları, tek düşünce vardır akıllarda en kısa zamanda tekrar gitmeliyim…

Yukarıda yazdığım bazılarına olumsuzluk gibi gelen şeyler aslında istenirse pekala keyfe dönebilir;

Mesela Kumsal olayı; Belki Kaş’ın içinde kumsal yok, kıyıdan denize giremiyorsun ama atla küçük takalara Limanağzı’na git.. Kıyıdan yavaş yavaş gir denizine,  saatlerce kal suda, çünkü  daha ılık, sonra çık güzel bir balık ye öğle yemeğinde taze taze, uyukla kitabın elinde, terle- bunal- koş denize tekrar..
Ya da Patara’ya git kuma bulan, sahilde koş, film çevir (sonra heryerden kum ayıklayacaksın ama unutma).


Gelelim lüks olayına. Lüksten kasıt ne ki; Kahvaltı her ne kadar keyifsiz bile gözükse benim gözümde tatil köylerindeki binbir çeşit kişiliksiz kahvaltıdan çok daha güzeldir o kahvaltı. Bir insan kahvaltıda ne yiyebilir ki hem; domates, peynir, zeytin, ekmek.. ee bir de çay varsa.. Hele ki manzaranız sabah erkenden okula giden çocuklar gibi (başka bir Kaş aşığının tabiriyle) sefere başlamış olan irili ufalı teknelerse, o kahvaltıdan aldığınız tat paha biçilemez.


Ayrıca günün birinde otellerde yaşadığınız aksilikler, başınıza gelenler tatlı birer anı olarak kalabilir aşağıdakiler gibi;

İlk tatilimizin ikinci gecesinde odanın anahtarını resepsiyona bırakmayı unutunca ve otele birazcık geç dönünce kapıda kalmıştık. Evet otellerin kapısı çoğunlukla kapanıyor ev gibi orada, yani nöbetçi olarak kalan arkadaşın uykusuda eğer biraz derinse gecenin bir yarısı parasını ödediğin otel odana çıkamayıp, sivri sineklerin saldırısına uğrayabilirsin. (O akşam yeni tanıştığımız kalabalık bir gurupla sabahlamıştık sonra bahçeli bir evde king oynayarak...)


Otelde sıcak su akmayabilir, klima çalışmayabilir hatta akşam yatmadan önce balkonda keyif yapalım derken balkon kapısının kolu elinde kalınca sen de yalın ayak balkonda mahsur kalabilirsin. Ama neyseki Kaş’da otellerin balkonları dip dibe olduğundan rahatça yan odaya geçip oradan otelin içinde yalın ayak yedek anahtar peşinde koşabilirsin.


Sıcaktan şemsiyenin altından çıkıp denize bile giremediğin bir anda ferahlamak için kafana boşalttığın şişenin içinden bulaşık deterjanı çıkabilir ve sen denize koşup köpürdükçe köpürebilirsin turistlerin şaşkın bakışları altında.


Bir tatilin boyunca etrafta hayali bir kahraman "Ajan Megi" olarak dolanabilirsin mesela. Her basit olay esrarengiz bir havaya bürünebilir ve yıllarca Kaş’da gördüğün binbir çeşit  kedinin aslında devamlı kılık değiştiren  Ajan Cat adında tek bir kedi olduğunu ve  onun tarafından takip edildiğini düşünebilirsin yıllar sonra bile.


Gelelim akşam yemekleri olayına; belki bir tatil süresince  2-3 kez aynı yere gitmek zorunda kalırsınız diyorum ya aslında o zorunluluk da değil, her gece de gitseniz sıkılmayacağınız, lezzetlerine doyamayacağınız yerler oraları. 


Kaş’ın içi o kadar küçük o kadar küçük ki, gezeyim dolaşayım denecek gibi değil ama atla arabaya ya da dolmuşa Kalkan hemen orada. Bir akşam git Kalkan’da ye yemeğini gez dolaş gel. Hem zaten ben Kaş’ın en çok durağanlığını seviyorum. Gezmeden sıkılmadan aynı yerde saatlerce oturulabilmesini sevyorum ki bu benim gibi durduğu yerde duramayan biri için inanılmaz bir şey.



Ulaşım konusunda pek içinizi rahatlatamayacağım ama yaz sezonunda Ulusoy’un otobüsleri 13-14 saatte Kaş’da oluyor İstanbul’dan. Hiç indi bindi yapmadan varıyorsunuz cennete. Yıllardır çok seyehat ettiğimden bana hiiç zor gelmez mesela bu 13-14 saatler.. Hele ki gidiş yolculuğunda hiç. Dönüşlerde de eğer işe başlamadan bir gün evde dinlenmeyi ayarlayabilirsen otobüs yine en iyi tercih.


Yazdıkça darlanıyorum, daha anlatmam gereken, anlatmak istediğim, aa şunu da yazmalıyım, yazmazsam olmaz dediğim o kadar çok şey var ki. En çok da Kaş aşıklarının hislerine yeteri kadar tercüman olmamaktan korkuyorum.

Kaş ile ilgili hissettiklerim, yaşadıklarım, planlarım, hayallerim, anılarım… bunların hepsini satırlara dökmek çok çok zor.
Bence bir post daha hazırlasam iyi olacak....


I would like to write everything about KAS as English which written in Turkish above. but unfortunately my English is not enough for all the details translate .
Kas is a small town on south of Turkey.
Seeing Kaş first time you will never forget this view. During driving down the mountain to the beautiful locality, the incomparable view of the little seaport, the rocky coast, the bays, the island Meis and the fabulous blue sea will fill you with enthusiasm.Kaş is easy to survey and you can reach everything on foot.



I have been there first time in 1997 and since that time I spend my summer holiday in there almost every year. Some summers I could not go but some summers I have been there 2 or 3 times. 

I have so many memories relevant to Kaş, some of them are not so good, some of them are like a dream but I want to go there again after every return.

It is really small town but I'm sure that, if you spend a your holiday in there, you'll come again.

I hope, you like there with my photos.















Kürkçü Dükkanı...





Günler o kadar hızlı geçiyor ki tatile gittim mi, gitmedim mi anlamadım.  Döndük yine kürkçü dükkanına.
Sadece herkese ben buradayım demek istedim. Birikmiş işlerin arasında fırsat buldukça yine buralarda olacağım.
En kısa zamanda da sizi tatile götüreceğim fotoğraflarla. Hele bir kendime geleyim.
Sanırım  tatil dönüşünün en güzel yanı bu; burayı özledim ben.

I have just wanted to say HELLO. I am here again after a vacation like a dream …
See you soon with many photos..






Haftasonu Kartı


 


 Kaynak : tarasloggett


Dün akşam saat 2’ye gelirken yattım ki bu sabah işlere koyulmadan birşeyler paylaşayım sizlerle diye ama işe bir geldim flash diskimi evde unutmuşum, kafa sepet tabii.
Gerçi haftasonu kartını bile neredeyse hazırlayamayacaktım koşuşturmadan. 

Biliyorum bu sıralar buraları birazcık boşlamak zorunda kaldım ve önümüzdeki hafta da birkaç gün buralarda olamayacağım. O kadar bunaldık ki küçük bir kaçamak yapmaya karar verdik aniden.

Hepinize keyif dolu bir haftasonu diliyorum.  


I can not be around for a few days next week. We suddenly decided to make a small vacation.

I wish you have a wonderful weekend.





 

Bugün Bunu Sevdim




1 | 2 | 3 | 4


Ne oldu dersiniz…. Günlerdir çalıştığımız ihale son anda iptal oldu. Dün akşam beynimden vurulmuşa döndüm resmen. Günlerdir bir stres, bir koşuşturma bir panik atak içinde harıl harıl bu büyük ihaleye hazırlandık. Fiyatlar toplandı, teklifler alındı, resmi evraklar düzenlendi, gidecek olan kişinin otel rezervasyonu uçak biletleri herşey hazır. Dün akşam üstü  17:00 de dosyayı kapattık, bir güzel kaşeledik bir dün öncesinden orada olalım diye gidecek olan kişiye teslim ettik, o da yola koyuldu. Oturdum masama, oohh dedim bir badireyi daha atlattık, yorgun ama huzurluydum, hatta sersem gibiydim ki bir faksla geldi sekreterimiz.  Faks ihalenin yapıldığı idareden geliyor, konu da ihale iptali…  Neye yanacağımı bilemedim.  Onca emek, onca masraf, onca iş gücü kaybı, stres.. birkaç satır yazı ile havaya uçtu gitti.

Neyse yapacak bir şey yok tabi. Bu sabah itibariyle başka işlere yelken açmış bulunuyoruz bile.  Zaten nasıl oluyor anlamıyorum herkesin işi çok acil. Eee aklın neredeydi böyle acil olacak duruma gelene kadar. Sen iki ayağını bir pabuca sokup hazırlanırsın, teklifini sunarsın, istedikleri güne yetiştirirsin. Sonra bekleki karar verilsin… ee hani acildi, hani 2 güne karar verilecekti. Ne oldu…

Sizi de bunalttım iş muhabbetiyle. Sabah bir süre gezdim bloglar arasında, bugün için fotoğraflar seçtim içimi rahatlatan, baharın canlılığını, mutluluğunu yansıtan.

Dışarıda hava kapalı ama oturduğum yerden karşımdaki parka bakıyorum, yağmurun da etkisiyle öyle canlı ve parlak görünüyorki ağaçlar çimenler işi gücü unuttuyorlar insana. Ohh be dedirtiyor bahar ne güzel…


You know I have been working very hard for a while. We completed our tender files yesterday afternoon and when I felt relaxed, we received a fax from bid commission about the tender cancelation. I could go crazy that moment. All our efforts were wasted.

Anyway I don't want to bother you with business issues. Because of that I chose a few images which makes you feel happy and fresh for today.

I hope you like them.








Tatlı yiyelim tatlı konuşalım...




Epey oluyor Delianne bir amme hizmeti yapıp yaratıcı fikirlerle dolu bir post yayınlamıştı. Beni en çok cezbeden ise Marshmallowlar  oldu. İlk fırsatta denedim tabii. Lüp lüp yemelik, çok lezzetli oldular. Özellikle benim gibi tatlıyı çok sevenler için yemede yanında yat tarzı bir şey. Tabiki siz hepsini kendiniz yemeyin bizim gibi, çocuklarınız için yapın bunu çünkü tam bir kalori bombası. Doğum günlerinde falan harika olur.



İlk önce benmari usulü çikolataları erittim, sonra bir kısmını çöp şişlere taktığım marshmallowları bu çikolatalara daldırdım yalana yalana. Sonra havanda kırmızılı beyazlı naneli şekerleri kırdım (hızımı alamamışım biraz fazla ufalandı) bir de ona daldırım ve çikolatanın donması için süzgeci ters çevirip deliklerine taktım çöp şişleri.



Bir kısmınıda direk şekerleme gibi küçük muffin kağıtlarının içine koydum . Gidip gelip yedik.
Çocuğum olsa habire yapardım herhalde ben bunu, sonra 100 kilo ama mutlu bir anne olurdumJ

Bir daha yapsam daha çok daldırırım çikolatanın içine, bizde eritmek için uygun olan çikolatalardan yoktu, normal sütlü çikolatayı erittim ve kar kardır diye çok da fazla bulamadım çikolataya, sözüm ona kalori hesabı yapıyorum. 

Şimdi olsa da yesek.




For a while ago Delianne had shared a lot of good ideas from pinterest for kids. I was most impressed from marshmallows. I really like them.

You know I don't have any kids but I wanted to try this cute candies. I think it is better kids because they have a high calori and you should not eat so much like us.

Melt the chocolate in the microwave or in a double-boiler - microwave is cleaner and easier. Dip each marshmallows into the melted chocolate and crushed candy canes.

I think it is better for christmas time but dessert and chocolate lovers like me can eat  every moment.










Bir ses vereyim istedim...





Yine aynı muhabbet, birazda bunları yazmamak için bir şey koymuyorum bloğa.
Hala şu haftasonu kartım duruyor diye kendi kendimi yedim ama dün tüm gün masamda bile oturamadım, üst katta harıl harıl hiç ara vermeden çalıştık su bile içmemişim bütün gün akşam eve gidince anladım.



Sabahtan beri de biri geldi toplantı için biraz önce gitti. Olur muş gibi geliyor bir fırsatını bulup koyarım birşeyler ama olmadı mı olmuyor işte. O yüzden en acilinden birşeyler koyayım bloğuma dedim sonra yine dalacağım o yoğun tempoya, şu ihaleyi atlatalım belki birazcık rahatlarım ama sırada da başka işler var. Neyse bir şekil yapacağım işte.
Düşünün daha lens olayını halledemedim. Akşam iş çıkışı birazcık dışarıdaydım eve gelince de yatmadan tekrar şöyle bir lenslere bakayım dedim. Almak istediğim lens devamlı değişiyor. Ama bozulanın aynısından bir tane alacağım o kesin. İkincisi için kararsızım, ne zaman alırım onu da bilmiyorum, ama ben yine de belirlemek istiyorum . Hedefi koyayım ki kafam rahat etsin ve hop diye karşıma çıkıversin istediğimJ



Hani işyerimin karşısındaki parkta birkaç bahar dalı fotoğrafı çektim demiştim ya işte bu fotoğraflar da onlar. O gün yanımda kırılan lensim (50mm) vardı sadece ve onunla zoom yapamadığımdan, boyumda düdük kadar olduğundan dallara fazla ulaşamadım. Sözüm ona bu hafta tekrar gidecektim parka ama nerdeeeee…. Bu seneki bahar dalı olayını bence burada kessem iyi olacak, seneye tam istediğim gibi bahar dallarıyla karşınızda olmak dileğiyle esenlikler  dilerim efendim…



I hate to write this but I'm still busy and I'm really sorry to could not visit any blogs which I liked.

I hope next - next week I will be more relaxed.

I took these spring blossoms photos a few weeks ago when my lens broken and I hope, the next spring I'll have another blossoms which I like more.








Haftasonu Kartı








Herkese bol muhabbetli bir haftasonu diliyorum…














Hobiler içinde boğuldum...




Ne haftaydı ama… Normalde ne yapar ne eder bir fırsatını bulur gezerdim blogları ama olmadı bu sefer, olamıyor bir türlü. Gün nasıl geçiyor anlamıyorum. Ufaçık bir ara bulsam hemen leslere bakıyorum. Evet teknik servis beni kandırdı. Yok yani kandırdı denemez günahlarını almayalım, umutlandırdı diyeyim.. Olur yaparız Salı günü de alırsınız demişlerdi, aradım…. olmuyor dediler: (
Şu anda hala tam kararımı vermiş değilim ne alacağım konusunda. İstediklerimin fiyatları oldukça yüksek. Gidip tekrar aynısından almaya da nedense içim razı gelmiyor. Bir ara gideceğim bozuk lensimi almaya o zaman da bakacağım artık. Ama bu sayede lensler üzerine epey şey okudum. Forumlardaki yorumlara baktım, sorular sordum, cevaplar aldım, her cevapla fikir değiştirdim.
En kötü ihtimal gidip alacağım aynısını, sonrada esas istediğim için zaman kollayacağım.

Neyse gelelim konumuza. Konumuz dikiş maceralarım;



Makinaya yavaş yavaş alışmaya başladım. Ama o kadar aceleciyim ki hemen harikalar yaratmak istiyorum. Gördüğüm, beğendiğim bir şeyi makinanın başına geçip aynen yapmak istiyorum, olmayınca da sinirleniyor, moralimi bozuyorum. Hiç sabır yok hiç.
Annemin gelmesi çok iyi oldu ama. Son diktiklerimden mutlu oldum. Bugüne kadar; 6 yastık ( 4 tane de annemlerin evi için diktik ama onlarda annemin emeği daha fazla olduğundan saymıyorum), 2 küçük çanta, 2 tane de mutfak önlüğü. Mutfak önlüklerini hepimiz çok sevdik, sanırım kullanmaya kıyamayacağım. Daha onların fotoğraflarını da çekemedim. Bu gördükleriniz ilk diktiğim iki yastık.

Makinanın başına oturup anlamsızca sırf öğreneyim diye bir kumaş parçasını habire evirip çevirip dikmek çok sıkıcı. Ben direk daldım konuya. İlk önce şu mavili olan yastığı diktim. Bari kenarlarına o fistoları koyma değil mi ilk dikişinde, dümdüz dik işte. Tabii o fistolarla kenarlı hiç de güzel dönemedim. Yakından baksanız anlarsınız. Ama yastığın arkasını güzel yaptım en azından düz gidebildim.
Bu makinaların pedallarına alışmak çok zor. Bir basıyorsun, aman Allah’ım öyle hızlı gidiyor ki, dur diye sesleniyorum kumaşa, ama kumaşın arkasından bağıracağına ayağını çeksene pedaldan… Beyin-ayak koordinasyonunu çok iyi geliştirmek gerek. Ben şimdilik  ancak bağırınca akıl ediyorum ayağımı pedaldan kaldırmayı. Bir bakmışım kumaş elimden kaymış gitmiş. Çok ağır dikeyim diyince de yamuk dikiliyor… Tempoyu tutturmak çok önemli.
Gelelim ikinci yastığa; tam bir iş güzarlık. Kafamda planladım (pinterest’de görmüştüm böyle fırfırlı yastık) iki tarafı böyle böyle dilimli (havada parmağımla çiziyorum hayal edin) birazcık da kalın fisto almalıyım diye gittim her zamanki dağınık tuafiyeye. Ara fistosu deniyormuş onlara ama yokmuş. Ben de tek taraflı olanlardan aldım, ilk önce iki tanesini uc uca birleştirip diktim, sonra ütüledim, sonra büzdüm, sonra ortalarına renkli kurdelaları teğelledim ve yastığın ön yüzüne diktim. Bebek yastığı oldu. Yakından bakınca onda da yamuklukları görebilirsiniz.
Bunları burada paylaştım ki adım adım ilerlememi izleyebilelim : )



I'm still very busy at the office and. I could not visit any blog, including my blog. When I found a short break I have investigated models of the lens for my camera.
My damaged lens does not repaired, I have to buy a new lens but still I have not decided what kind of lens should I buy?
Anyway, our subject is my sewing adventures today:)
My first two cushions are here as you see. If you look closely you can see all mistakes but I know it is not important, We will see together my improvement from day to day here:)
I found this white cushion idea on pinterest but I changed it little bit..
I sewed 6 pcs. cushions ( We have also sewed 4 cushions for my mum but my mum was deal with them more than me, because of that I don't count them), 2 tote bags and 2 aprons since I have the sewing machine.
I will share all of them in the next days...
I want to learn everything about sewing as soon as:)  






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...