Sakın Beni Unutma





Gecikmiş bir teşekkür borçluyum ben Nuray’a bu güzel jesti için. Şu tablonun şirinliğini görüyorsunuz değil mi? İşte o “Sakın Beni Unutma” tablosu, hem de Arya için yapılmış.

Arya teyzemin torunu, arada buradan bahsediyorum sizlere. Hah işte Nuray Arya için hazırladı bu güzelliği. Epey oluyor aslında bana göndereli ama ben bayramda Balıkesir’e gittiğimde Arya ile birlikte fotoğraflarım ve öyle sizinle paylaşırım diye düşündüğümden beklettim. Tabii her istediğin olmuyor ne yazık ki bu hayatta.

Sonuçta tabloyu Arya’ya ulaştırdım ve çok çok sevildi. Tabii Arya henüz birşeyden anlamıyor yemek dışında: ) Ama büyüdüğünde harika bir hatıra olacak onun için.

Nuray daha önce Noni’nin Nil’i için de hazırlamıştı bu tablolardan,  ne güzel, ne anlamlı bir hediye değil mi?

Ellerine, fikrine ve ince zevkine sağlık Nuray: ) tekrar çok ama çoook teşekkür ederiz ailecek.


. . . . . . . . . .


This post is about a sweet gift which called "Don't forget me" from one of my blogger friends. It is for my cousin's daughter who is one year old yet.

There are a few minor details about her favorite things, first words, weight, height on the table.

I think, it is an amazing gift idea for the kids in your life.






Amsterdam'da Bir Ev!





Zaman zaman kafama taktığım şehirler oluyor benim. O şehirle yatıp o şehirle kalkıyorum.  Onun ruhuna giriyorum, orada yaşıyorum…

Bir ara Paris’ti bu şehir mesela. Onun mimarisi, naifliği, sanat kokan sokakları, emprestyonistler, klasikler, müzeler, daracık cafeler… Gözüm hep Paris’le ilgili şeylere kayıyordu, ressamların hayatı, yaşadıkları yerler, Paris haritaları inanılmaz ilgi çekiciydi benim için.

Sonra Londra oldu şehrim. Tamam dedim ben burada yaşarım. Şehir gıcır gıcır, Avrupa’nın Amerikası diyorlar ya, işte tam da öyle ama Amerika’nın yapaylığı yerine tarih kokuyor her bir yanı. Parkları, evleri, butik dükkanları, insanların rahatlığı, renkliliği, özgürlüğü ve  “Pret A Manger” isimli avakadolu sandiviçine hayran olduğum cafeleri ile ilk sıraya yerleşti. Devamlı Londra’daydı aklım.

Şimdilerde ise tam bir Amsterdam hastasıyım. Durup durup Amsterdam haritasına bakıyorum, sanırım epey bir sokağını ezberledim. Pinterestte birine denk geldiğimde eğer Hollandalı ise hiç tereddütsüz takibe alıyorum. Özellikle sanatçıları ilgimi çekiyor, ressamları, grafik sanatçıları, el işi yapanlar… Sonra evleri… Bence dekorasyon konusunda çok iyiler. Doğal güzellik desen; heryer kanal, yeşil, çiçek…

Boş kaldım mı airbnb sitesine giriyorum. Hani şu evlerini kiralayanların sitesi. Mesela biz Amsterdam’a son gittiğimizde buradan kiralamıştık kaldığımız evi.  Neyse işte dalıyorum bu siteye habire insanların evlerine bakıyorum. Kimi zaman Fransa’nın güney sahillerinde geziyorum kimi zaman Newyork’un Soho’sunda… Ama dönüp dolaşıp yine geliyorum Amsterdam’a.

Ohh ferah ferah içim açılıyor baktıkça evlere, buyrun sizin de ferahlasın…

. . . . . . . . . .


My heart is set on a city time to time. I always think that city, I live in there every moment and I'm getting into the spirit of city...

For example Paris. About 7-8 years ago, I used to think any moment about Paris. It's museums, art smelling streets, narrow cafes... I always used to read something about impressionist painters... I still love Paris but I do not think it so much anymore...

After Paris. I fall in love with LONDON. When I have been there firstly, I said Okay, I can live here... It's parks, houses, boutique shops, colorfulness, freedom... Especially a cafe which called "Pret A Manger" (I love their avocado sandwich)... This time, I began to live in love with London.

Nowadays my passion is Amsterdam. When I find a little break, I look at Amsterdam map, I guess, I memorized many streets. I love Amsterdam shops,canals, nature, cafes and buildings... There are so talented and it is a great pleasure to follow Dutch artists.
Of course I love their decorations style. I am sure that, you know airbnb. I always search different apartments in that website from France to America and nowadays my favorite apartments are in Amsterdam.


Look at this ! So spacious  and full of restful details.








Kaynak / Source ; VT Wonen






Haftasonu Kartı





Nedense bana bu hafta çok uzun geldi. Tatil sonrası olduğu için herhalde, bitmek bilmedi. Umarım haftasonu da böyle bitmek bilmez.

Hepinize keyifli, sıcacık bir haftasonu diliyorum…

. . . . . . . . . . 


For some reason, this week took too long to me.  I hope, we can feel this weekend like endless.

I wish you all a pleasant and cosy weekend ...







Haftasonu Kartı







Hava ne güzel değil mi? Umarım tüm hafta böyle olur çünkü biz birazdan Altınoluk’a doğru yola çıkıyoruz ve eğer üşümezsek tüm hafta orada olacağız, yok hava bozdu üşümeye başladık; sezonu kapatıp ailecek Balıkesir’e döneceğiz. Hadi hayırlısı…

Şimdiden hepinize iyi bayramlar diliyor, yanaklarınızdan da öpüyorum…

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 


The weather is great here today, the sun shines and after for a while.
We are going to setting off toward Altinoluk for Bairam. I won't be in Istanbul during the next week and I hope, the sun will be with us:)

I wish you have a wonderful and cosy weekend.














Öpülesi Bir Kitap - Pretty Pastel Style





Yeni kitabının çıkmasına şunun şurasında 3-4 ay bir şey kaldı ama ben ancak buraya yazabiliyorum öpüp kokladığım bu güzel kitabı.

Geçen kış aldım ve aldığımdan beri de durup durup bakıyorum, hatta bazen kaldırıyorum gözümün önünden, dur özleyeyim diyorum, 2 -3 hafta zor dayanıyorum. Sanırım tüm sayfalarını ezberledim ama  o kadar çok bakmama rağmen her defasında fotoğraflardaki başka bir ayrıntıyı farkediyorum, renkler arasında kayboluyorum, neredeyse  sayfaları “oooo cici” diye seveceğim.  Tamam abartma diyebilirsiniz ki Funda diyor, ama yapacak bir şey yok durum bu. Bu kitap karşısında da çok sevdiğim şeylerin karşısında yaşadığım çaresizliği yaşıyorum; Yesen yenmez!!!

Selina Lake’in son kitabı Pretty Pastel Style’dan bahsediyorum. Fotoğraflar Catherine Gratwicke'e ait. İkisinin de stilini çok seviyorum.



Bu kitapta pastel renkleri evimizde nasıl kullanabileceğimiz, bir zamanlar burun kıvırdığımız güllü dallı fincanlara, annelerimizin yaptığı el işlerine farklı bir gözle baktığımızda ne kadar da hoş olduklarını keşfedebileceğimiz yığınla harika fotoğraf var. Dünyanın dört bir köşesinden şirin evler, kumaşlar, kurdelalar, boncuklar, mumlar, tüller ayy ne bileyim işte şekerci dükkanı gibi cıvıl cıvıl renkler…

Evime uygulayamasam bile sadece fotoğraflara baktıkça içim açılyor, hayal alemlerine dalıyorum. Kitabın fotoğraflarını çekerken bile mest oldum düşünün yani…

Aman ne çok övdün ben de alayım derseniz ben Amazon’dan almıştım. İsterseniz bir bakın.
Umarım seversiniz…



I am sure that you already know this lovely book. I had bought it last winter but I could share it with you now...

I loved more this book each passing day. It is on my hand since I bought it.

I am talking about Pretty Pastel Style by Selina Lake. I love her all books and style. Photos by CatherineGratwicke.

'Pretty Pastel Style' shows the readers how to use modern pastels in their homes.
It features many inspiring homes from around the world and clearly demonstrates how anyone can incorporate pretty pastels into their home decor, regardless of their personal style (whether it be modern and sophisticated or romantic and vintage). There are many details, fabrics, ribbons, candles like candy...

I think, don't deprive yourself of this beauty...

If you want to buy it, please check Amazon.










Bugün Bunu Sevdim - Siyah Beyaz



1 | 2 | 3 | 4



Siyah ve beyazı hep sevdim, ee ne de olsa ailecek Beşiktaşlıyız hem de en koyusundan. Ama nedense ev dekorasyonunda kullanmayı şimdiye kadar hiç benimseyememiştim. Gerçi tüm evi siyah beyaz yapma fikrine çok da sıcak bakıyor değilim ama görünce hoşuma gidiyor. Sanırım uzun süre sadece göz tiryakisi olarak takılacağım ben bu kombine…

Bu arada linklere bir göz atmayı ihmal etmeyin, ilk üçü benim zevkle takip ettiğim bloglar…

Aydınlık bir hafta olsun hepimiz için…


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  


I always loved black and white. They are the colors of the football team which is supported by our family: ) But I have never thought to decorate my home only these two colors. For now, I just like to watch and I do not know what happens in the future.

Don't forget to check above links, First 3 are my favorite blogs...


I wish you have a bright week.









Haftasonu Kartı - Gülelim Eğlenelim





Geçen gün aklıma geldi, ben eskiden ne iş güzardım ya, maksat gülmek olsun diye hiç birşeye üşenmezdim.
Hele ki söz konusu olayda Funda başroldeyse daha bir şevke gelirdim.

Ben çalışıyorum Funda da Yenikapı’da bir yerde staj yapıyor. Ama nasıl zor geliyor taa Beşiktaş’tan oraya gitmek, sonra da o trafikte dönmek… Alışkın da değil, her gün söyleniyor. Efendim keşke Eminönü’nden  Beşiktaş’a vapur olsaymış, esas trafik o arada oluyormuş, acaba belediye bu konuda ne düşünüyormuş, bunu akıl edemedikleri için tam bir ahmakmışlar…. Bıdı bıdı bıdı… Aradan bir iki gün geçiyor yine aynı muhabbet, vapur da vapur…

O zamanlar böyle valiye, başbakana yekten twit falan da atılmıyor, hatta ne twiti, internet hayatımıza tam girmemiş bile…

Neyse, bu böyle konuştukça ben şişiyorum da şişiyorum, sonra bir gün iş yerinde aklıma geldi, dur şuna bir mektup yazayım dedim, baya Başiktaş Belediyesinin ağzından döşendim; Sayın Beşiktaş Belediyesi Sakini… böyleyken böyle, işte gelen yoğun talepler doğrultusunda Eminönü – Beşiktaş güzergahına şu şu sattlerde hafta içi her gün seferler konulacaktır. Herşey sizlere en iyi hizmeti vermek içindir.. falan da filan…. Silgiden damgamsı bir şey bile yapmıştım üşenmeden.

Sonra bundan 5 – 6 adet hazırladım ki tüm apartımandaki daireler için gönderilmiş süsü verebileyim.
Eve geldim attım apartımanın giriş kapısının altından. Bizimki elinde zarfla geldi sonra, ayy nasıl mutlu, ay nasıl keyfi yerinde anlatamam. Bir türlü inanamıyor. Bak gördüm mü ne temiz kalpliyimden, bu belediye süpere kadar gidiyor muhabbet.

Ben de de keçi inadı, öyle kolay kolay bozmuyorum, gülmüyorum, aynen rolüme devam. Taa ertesi güne kadar mutlu oldu kızcağız. Sonra dayanamadım gülmeye başladım. Dolo dolu "salak" dedi bana, sonra surat bir karış yola düştü zavallım: ) Ay ne güldüm yaa…



Herkese neşe dolu bir haftasonu diliyorum efendim…


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  


I have talked about a joke which I made it to my younger sister for a long time ago...

I hope your weekend is full of adventure and fun...








Bugün Bunu Sevdim - 91 Magazine






Bu soğuk sonbahar gününde yapılacak en güzel şey sıcacık bir kahve ve kek eşliğinde bu güzel derginin sayfalarında kaybolmaktır herhalde… Yani en azından benim için…

Her sayısına bayıldığım 91 Magazine’nin bu sayısı da harika olmuş…

Haydi iyi keyifler;


The best thing to do in this cold autumn day, with a warm coffee and cake to get lost in the pages of this beautiful magazine, I suppose ... I mean, at least for me...

This issue of 91 magazine which I loved every issues is amazingly wonderful also.

Enjoy;









Yeni Tutkum ve Anlatasım varmış...




Bu sıralar yeni takıntım bu. Tam benlik bir iş, içinde kağıt var, ölçme-biçme var, kumaş var, detay var… Hem benim gibi çabuk sıkılanlar için de çok güzel bir uğraş, habire farklı desenlerdeki kumaşlarla haşır neşir oluyorum, onun yanına bunu, bunun yanına şunu derken puzzle gibi tamamlıyorum parçaları.

Evet biraz uğraştırıcı bir iş, evet milimetrik çalışmak gerekiyor ama ben seviyorum böyle işleri.
Geçenlerde düşündüm de ben zaten nerede olmadık iş, pis iş var onu seviyorum.

Çöp atmak, çöp kutularını temizlemek, tıkanmış lavaboları açmak, dolaba kaldırılacak şeyleri streç filmle sarmak,  çekmece içlerini toparlamak… Bunları neden sevdiğimi ya da yaptığımı da düşündüm; ben yaparım yaa, ne olacak, maksat birileri boş ve tertemiz çöp kutusunu görünce sevinsin… Böyle de düşünceliyim yani: )

Sabırsızım derim ama başladığım bir işi de kolay kolay yarım bırakmam, ağlaya ağlaya da olsa bitiririm, bitince de unuturum çektiklerimi. İnadım sabrımı yener yani… Çoğu işi de ayıp olmasın diye yaparım.

Babam yüzünden belki de böyleyim, “bir işe başlamak onu yarıya yarıya bitirmektir” lafını çok duydum ondan, ödevlerimi hep son güne bırakırdım sonra ağlamaya başlardım, babam hemen “yaa tamam sonunu düşünme, sen bir başlığı at gerisi gelir” derdi, gelirdi de… Önemli olan ilk adım yani. 

Annemin de babamdan kalır bir yanı yok aslında. Mesela ararım annemi, yaptığım bir şeyi anlatırım hevesle; şöyle şöyle yaptım, kestim, sonra diktim, ayy çok sevdim, çok güzel oldu derim; Onun cevabı ise;  “ee  yapınca olur tabii, olmaz mı” … Hevesin kursağında kalır, bir şey başardım duygusunu yaşayamazsın, ne yani çok mu kolay, herkes mi yapabilir?? Küçükken içerlerdim bu duruma, annem de beni hiç takdir etmiyor derdim, o yüzden herhalde bir işte başarılı bile olsam hiç gözümde büyütemedim, hiç havalara giremedim.

Sonradan düşündüm bu kelimenin üstüne; “ yapınca olur” …  Evet bu konu üstüne çok çok uzun yazabilirim ama kısaca olay şu; YAPMAYI SEÇMEK…

Yabancı bloglarda görüyoruz, çok basit figürler, desenler yapıyorlar, iki zig zag bir çizgi falan, bakıyorum ee ben de yapabilirim diyorum, ne var ki bunda… ama yapıyor muyum yoooo… İşte aramızdaki fark diyorum sonra, bu kadın es geçmemiş, basit diye küçümsememiş,  oturmuş yapmış… Zamanını vermiş, emeğini vermiş, düşünmüş, tasarlamış, renk seçmiş, sonuçta belki yine kalp çizmiş: ) Ama çizmiş… İlla mucize yaratmak ya da hiç kimsenin yapmadığını yapmak değil ki önemli olan… sadece yapmak…

Bir çok kişi bana bu konuda kızıyor, ama ben inatla diyorum ki; yapamıyorum diye bir şey, bilmiyorum diye bir şey yok, hele ki bu devirde… Sadece tercih etmiyorsun ya da gerçekten istemiyorsun… ki bu da bir seçenek, herkes gördüğü herşeyi yapacak diye bir şey yok ki… Herkesin önemlisi birbirinden farklıdır neticede… Kimi harika sofralar kurmayı tercih ederken diğeri onunla zaman kaybedeceğime 10 sayfa fazla kitap okurum diyebilir… Kim neyle mutluysa onu yapsın zaten…

Haa şöyle de diyenler çok; benim elim yatkın değil, hiç kimsenin eli ilk yaptığı işte süper olamaz ki, zaten olması da imkansız… Herşey zaman ve yılmadan denemekle ilgili… Kimi 2. denemesinde kimi 10. denemesinde yakalar istediğini, tekrar tecrübeyi getirir yani.

Daha önce yazmıştım ama; Bundan yaklaşık 3 yıl önce annemler bizdeyken, internette bir peçete kenarı süsleme gördüm, hadi bunu yapalım dedim, Funda, ben, annem oturduk, elimizde iğne iplik, dikmeye başladık, ay annem bana nasıl sinirlendi, nasıl kızdı, o nasıl iğne tutmak diye, (hala da tutuşumu beğenmiyor ya neyse, şöyle serçe parmak hafif havalanacakmış) aklına geldikçe söylendi, yattığı yerden konuştu, Funda da kıs kıs güldü…  Neticede onlar belki iğneyi çok güzel tutuyorlar ama bir sürü mama önlüğü diken benim: )

Yıllar önce bir arkadaşım anlatmıştı, yanlış hatırlamıyorsam bunlar iki arkadaş ya lisedeyken ya da üniversitedeyken bir yere gitmişler (neresi olduğunu hatırlamıyorum) her yer baştan aşağı kitap dolu, yer gök kitap… Arkadaşı arkadaşıma demiş ki; bu odadaki kitapların hepsini okumak isterdim…
O gün okumaya başlasa belki şimdi o oda kadar olmasa da epey bir kitap okumuş olacaktı demişti arkadaşım bana. Belki çok basit bir hikaye ama nedense hiç unutmadım ben bunu.

Nereden nereye geldim… Haa bir de şu var; herşeyin bir zamanı… Bu konuyu da başka bir darlandığım zamana saklayayım…

Not: Bu yaptığım iş “english paper piecing” diye geçiyor, googleda ararsanız yığınla bilgi ve nasıl yapıldığına dair görsellere ulaşabilirsiniz. Eğer bir haftasonu fırsatım olursa ben de adım adım yapım aşamalarını fotoğraflar sizinle paylaşırım.

Mesela harika bir resimli tarif için buraya kesin bakın...


02/10/13 İlave ; 

Gelen yorumlardan sonra yazdıklarımı şöyle bir okudum da sanki anneme haksızlık ediyormuşum gibi hissettim; Aslında hepimiz belki annelerimizin bir ya da iki adım önündeyiz ama özümüzde onlarız. Ben eğer inatcıysam, yaptığım işler düzgün olsun diye kendimi yiyorsam bunun tek sebebi annemdir. Annemin düzensizliğe, dağınıklığa, uydurma işe, yapmış olmak için yapmaya tahammülü yoktur.  Evet belki aklım ermezken içerliyordum annemin o lafına ama büyüyünce anladım aslında beni takdir ettiğini. Yapmayı seçtiğim için benimle gurur duyduğunu.

İğneyi düzgün tutma olayına gelince; işte onu hiiiç takmıyorumJ Zaten bizimkiler bana ne zaman kızsa, ne zaman birileri benimle dalga geçse eğlenirim ben… Çünkü hedefe kitlendim mi gerisinin teferruat olduğunu biliyorum, neyi neden yaptığımı ya da yapmadığımı biliyorum…  yani kim ne demiş, kim ne düşünüyor pek takılmam, benim derdim hep kendimle, kendime hırslanırım ben. İstesem, amacım iğne tutmak olsa onun da hakkını veririm biliyorum ama bırak dalga geçsinler diye ses etmiyorum : )

Çok kendinden emin yazdım ama artık o kadar da olsun bu yaşta diye silmiyorum: )


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  


My recently passion is this " english paper piecing". Full accordance with my personality, I love paper, colorful fabrics, measuring, cutting and detail...

This is my second trial, Firstly, I made a hexagon piecing pillow. I think it is an addictive...

You can find many tutorials, if you search on google as "english paper piecing".


I also talked about the fine line between making and deciding to do. I think, the most important thing is "decision". If you decide to do something it is already done.








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...