Son günlerde fazla
dertleniyorum ülkede olup bitenlere, insanların tahammülsüzlüğüne,
farklılıkların eleştirilmesine…
Yaptığım
hesaplamalara göre takip ettiğim ve beni takip edenlerin ortalama % 96 'sından (tamam
mühendisim ama o kadar da değil, attım tabii bu oranı) büyüyüm, o yüzden ablanız olarak buraya bir
iki nasiyat yazayım istedim…
Neden insanlar bir
olay karşısında kendilerinden yola çıkarak olup biteni gözlemlemez bilmiyorum,
eğitim diyeceğim ama bunun aslında eğitimle de alakası yok.
Empatinin ne olduğunu
bence çoğumuz yanlış biliyoruz. Empati, en basit tanımıyla; “karşımızdakinin yerine kendimizi koymak”. Diyelim
karşımızda bir hırsız var (tamam çok uç bir örnek oldu ama ilk bu aklıma geldi
ne yapalım) biz kendimizi onun yerine koyuyoruz ve aa ben yapmazdım diyoruz.
Ama onun yerine kendimizi koyarken onun
yaşam şartlarını, ailesini, büyüdüğü ortamı, geçmişini hiiiç düşünmüyoruz, hop
kendi geçmişimizde birlikte o oluyoruz ve ahkam kesiyoruz.
Bloglarda, twitterda,
instagramda o kadar net görülüyorki
ayrıştığımız. Herkes kendi gibi olanın yanında. Farklılıklara, kendi gibi
düşünmeyene tahammülü yok.
Aslında ne büyük bir
kayıp, ne büyük biz eksiklik.
Hiç kimse seninle
aynı şeylere üzülüp, aynı şeylere sevinmek zorunda değil ki, herkes için önem
sıralaması farklıdır, politik görüşler, dini hissiyat, değer yargıları, hep hep
farklıdır. Aynı olmasını beklemek saçmalık. Hiç birimiz aynı tornadan çıkmadık ki!!!
Ama bakıyorum ülkede
bir olay oluyor ve hemen cepheleşmeler başlıyor, sonra aa bir bakıyorsun
severek takip ettiğin biri senin tam ters yönünde tepki vermiş, hadi bakalım anında
takip listesinden çıkartılıyor…
Bir insan neden hep
etrafında kendi gibilerini görmek ister ki??? Bu ne korkaklık, bu ne
güvensizlik.
Ben şahsen
etrafımdakilerin farklılıklarıyla zenginleştiğimi hissediyorum. Herkesden
öğreneceğim bir şey var, karşımdakinin bir konu hakkındaki görüşlerine
katılmayabilirim, ama başka bir konuda hemfikir olup birlikte çoşabiliriz.
Hepimizin yetiştiği
aileler farklı, size ne öğretildiyse, nasıl bir aile içinde büyüdüyseniz, nasıl
değer yargıları sizin içinize işlediyse siz “o”sunuz, aynı şey karşınızdaki
için de geçerli. Bunları biz seçmiyoruz ama değiştirmek, geliştirmek, daha
ileriye taşımak elimizde.
Çoğunuz annesiniz,
çocuk gelişimi, eğitimi hakkında konuşacak en son kişi benim sanırım ama
gözlemlerimi de yazmak istiyorum.
Çocuklarınızın nasıl
birer birey olmasını istiyorsanız, ilk önce sizin o olmanız gerekiyor. Bunu
sanırım hepiniz biliyorsunuz. En yakınen
gözlemlediğim çocuk ve ebeveyn ilişkisi bizim aile doğal olarak: ). Bazı
şeylere yeni yeni dikkat ediyorum daha doğrusu düşünüyorum. Mesela son geldiklerinde
dikkatimi çekti, babam da annem de basit bir kahvaltı sofrası için bile bize
teşekkür ediyorlar, sonra baktım biz de öyleyiz Fundayla, vara yoka teşekkür ediyoruz:
) Ya da ne bileyim, mesela biz birine
beddua etmekten, biri için kötü şeyler istemekten çok korkarız. Bunun nedeni de
annemdir.
İşe ilk başladığım
yıllardı, karşı masamda benimle hemen hemen aynı boyda, hemen hemen aynı yaşta
: ) bir kız otururdu, Ama nasıl dengesiz bir şey, dilinin kemiği yok. O
zamanlar bense süt dökmüş kedi, gıkım çıkmıyor. Bu kız beni çok ağlatırdı. Bir
gün tam ben ağlarken annem aradı. Bir bir anlattım ona kızın bana yaptıklarını.
İnşallah işten ayrılır dedim. Annem çok kızdı. “Kim bilir o kız nasıl bir ailede
büyüdü, kim bilir ne problemleri var, hiç düşündün mü” dedi. “Mutlu olan biri
böyle davranmaz, mutsuz biri için de sen böyle şeyler dileyemezsin ”… Telefonu
kapattım şöyle bir düşündüm, evet, ailesi yurt dışındaydı, onu ananesi büyütmüş,
hep tek başınaymış, o yüzdendi bencilliği, o yüzdendi hırçınlığı, insanlara
güvensizliği…
Sonra yine beni üzdü
ama ben artık çok üstünde durmadım konunun, hatta onun için üzüldüğüm günler
bile oldu.
Oyy amma yazacağım
varmış…
Doğru ve dürüst bir
insan olmanın kuralları belli, bunları çok dallandırıp budaklandırmamak
gerekiyor, işin içinden çıkılmıyor yoksa. Yalan söylemeyeceksin, başkasının malına
göz dikmeyeceksin, kötü sözler kullanmayacaksın, kendine ve etrafına saygın
olacak, sorumluluk sahibi olacaksın ve kurallara uyacaksın… Gerisi teferruat, hangi politik görüşe sahip, dini inancı ne, nasıl giyiniyor, ne yiyor, ne içiyor, bunların hepsi tercih ve iyi ya da kötü biri olmanın göstergesi değil...
Bunu çocuklara ne kadar iyi anlatırsak
gelecek nesiller belki bizlerin yaşadığı bu keskin ayrışmaları yaşamaz…
Herkes nasıl istiyorsa öyle yaşasın ve kendi gibi
olmayana da saygı duysun. Çünkü karşındakine göre de sen farklısın…
Düşünelim yani…
Hafta sonunuz sevgi dolu geçsin…
NOT: Bir önceki posttaki yorumlara cevap yazacak fırsat bulamadım ama aklımdalar bilesiniz.
NOT: Bir önceki posttaki yorumlara cevap yazacak fırsat bulamadım ama aklımdalar bilesiniz.
We as country are
going through difficult times. This post is about the behavior of people who
think differently to each other. We should respect each other's thoughts and
sometimes it can be difficult and the results of this makes us sad.
I have written my
feelings about to be a accurate, honest and respectful person...
Anyway, this is a
domestic situation:)
I wish you have an
amazingly wonderful weekend...
başından sonuna kadar katılıyorum yazdıklarına..ve maalesef ki bi bakıyorum ben de bazen aynısını yapmıyor değilim.. bunu düşünür düşünmez annem geliyor aklıma..ahhhh annelerimiz...herşeyi bukadar iyi bilmek; olgunlukla karşılamak; bukadar munis olmak zorundalar mı :) sanırım bizi yetiştirebilmeleri için EVET !!! yalnız bu konuda hakikatten eğitim şart zira mesela okullarda artık büyüklere yer vermek; geçmiş olsun dilemek,bayramlaşmak sadece ders konusu olarak 1 saat içine sığdırılıyor..oysa ki okullar sadece öğretim değil; eğitim yuvalarıdır..hayatı da öğrenirsin orda..arkadaşlarımızla sık sık konuşuruz yeni neslin bencilliğinden..ama onlar dünyaya öyle gelmediler ve jenerasyon itibarı ile farklı bi manzara da değil onları karşılayan... zaten bizim deyimimizle ''normal'' olanları da görünce ya dalga geçiyor ya da valla kendimi ezdirmem..bana ne onun babası benimkinden büyük mü dercesine gardını alıyor.. offffff...senin gibi ben de dolmjuşum meğer ne çok yazacağım varmış benim de :( bu arada kel alaka olacak ama fincanın içinde limonun altındaki aparatını çok merak ettim söylemeden geçemiycem hihihiiii...imza meraklı melahat :P mrlgrck74.blogspot.com
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsın.. Senin gibi aydın insanları okudukça seviniyorum��
YanıtlaSilCidden insanlar teşekkür etmesini bilmiyor, sanıyor ki teşekkür ederse kendinden ödün verecek. Teşekkür edemeyen gururlu insanlar diye genelleme yapacağım malesef, istisnalar var o ayrı. Ayrıca karşı görüşü kabul etmeyen kişiler eğitimli ya da eğitimsiz değil bence. Bu cehaletten ve sabit fikirlilikten kaynaklı diye düşünüyorum.
Bir de empatiyi savunan bir sürü insan görüyorum ama bunun ne anlama geldiğinden haberi yok, kendini tamamen o kiinin yerine koymayı yani " o kişi ben olsaydım nasıl olurdu" şeklinde düşünmeyi bilmiyor.
Keşke daha çok okuyan bir toplum olsaydık, çocuğuma bol bol okumasını aşılamak istiyorum, umarım faydlı bir birey olarak yetişir..
Çok uzun yorum oldu, sıkmadım umarım. Ben de dertlenmişim epey ����
Sevgiler çok...
Güzel bir haftasonu diliyorum Nohut..
Yazdım yazdım yanlış tuşa mı bastım ne hepsi gitti.
YanıtlaSilAydacığım her şeyi kırmak kolay da önyargıyı kırmak çok zor. İnsanlar çocuklarını okula verirken iyi bir öğretmen arayacaklarına iyi birer ebeveyn olmaya çabalasalar daha doğru olacak da...
Ben galiba yavaş yavaş insanlardan umudumu kesiyorum ,yakında mahallenin " deli kedici kadını " olacağım. Hayvanlarda hiç önyargı yok,yalan söylemiyorlar,dolandırıcılık yapmıyorlar ,ikiyüzlü değiller ve inan bana nankör falan da değiller!
Daha dün kursta Atölye'nin sahibi Atatürk hakkında atıp tutan bir hanım için "ne olur onun kurs gününde sen de gel de konuşalım biraz " dedi. (Benim ağzım laf yapar ya ) "Çiğdem ben vazgeçtim artık ,daha doğrusu bıktım,sığ düşüncelerle Atatürk'e Cumhuriyet'e sataşanlara neresinden başlayayım anlatmaya ,nereden başlayayım eğitmeye? Çocuklar daha kolay " dedim . Galiba küsüyorum:(
Neyse canım...
Mutlu hafta sonları!
iki gün önce yazdıklarınıza benzer satırlar yazdım ben de instagram hesabımda.bu tahammülsüzlük durumu beni de üzmeye başladı.önce aynayı kendime çevirdim,baktım ki içten içe ben de sürekli eleştiride bulunuyorum."bu nasıl kıyafet?","ayyy çok kötü olmuş","şuna bak,taklitçi"...düşüncelerimin farkına varınca da önce dizginlerimi ele alıp bi azar çekiyorum kendime,sonra da empati kısmı geliyor: "sana ne gamze?ne olmuş yani öyle giyindiyse,o bundan hoşlanıyordur.başkasınınkine benzer fotoğraf çekmişse ne var?bakış açısını sevmiş,o da denemiş olamaz mı?en iyi sen değilsin,en güzel de sen değilsin.herkes kendisi için biricik" ben ki bunları hep içimde yaşıyorum, bir de bu olumsuz eleştirilerini gözünü budaktan sakınmadan dile getirenler var ki,yazdıkları yorumlar akıllara zarar,onları bile anlamaya çalışıyorum. :/
YanıtlaSilözellikle sosyal medya bu konuda çok acımasız,nasılsa tanınmıyorum deyip akıllarına gelen ellerinden çıkıyor.üzülüyorum...
bu arada tüm postlarınızı severek okumama,instagram ve pinterestte ilgiyle takip etmeme rağmen ilk kez yazıyorum size.aynı duyguları paylaştığınızı görünce dayanamadım. :)
sevgiler...
Hrr bir cumlene katılıyorum ne de güzel yazmissin. Bende bloguma beklerim
YanıtlaSilYazdıklarınıza her satırınca katılıyorum ama bazen "ben de etten, kemikten ve sinirden oluşuyorum karşımdakilerin olumsuzluklardan kaynaklı taşkınlıklarını neden hep çekmeliyim" diyede soruyorum. Çünkü insanlar akıllanmıyor ve aynı şeyleri tekrarlayarak size yapmaya çalışıyor. Nette okumuş ve çok gülmüştüm " Bu hanımefendilik hiç mi misafirliği sevmez" diyordu :)) Empatiye varım ama artık karşılılığını da aldığım müddetçe... Bende çok dolmuşum :) Mutlu hafta sonları...
YanıtlaSilBir canlıya sadece bu dünyada yaşama zorunluluğu verildiği için saygı duyabilseydik, onu ötekileştirmeseydik..
YanıtlaSilHarika bir yazı, bir çoğumuzun duygularına tercüman... Çevremizde bir çok insan teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi maalesef küçültüldü buluyor , çok yazık... Hele bir de ahlaksızlığın adı "uyanıklık" olan günümüzde çocuk yetiştirebilmek ayrı bir meziyet...
YanıtlaSilHer firsatta kendi kendime veya birilerine dert yandigim konuyu dile getirmissiniz sevgili Nohut.. Insanlar cok bencillesti, tahammulsuz ve terbiyesiz oldular.. Yüreği insan sevgisi ile dolu, saf, temiz, saygili, hosgorulu kisiler kalmadi maalesef ... Iyi niyet, arkadaslik, dostluk, anlayis unutuldu..
YanıtlaSilEmpati, toplumumuzda öğretmeye çalıştığımız bir kavram. Ama maalesef biz toplum olarak empatiyi, acıma ve gizli suçluluk duygularıyla karıştırabiliyoruz.
Umarim bu yazdiklariniz bazi kisiler icin etkili olur.. Mutlu pazarlar
Ayda'cım çok güzel bir konuya değinmişsin uzun uzun da yazmışsın ama bunu yazarken yine sen olarak yazdın, senin değer yargın ile benimki ya da diğerininki bir olmayabiliyor. Yazından şu cümleyi seçerek bir iki satır da ben yazmak istiyorum
YanıtlaSil""Ama bakıyorum ülkede bir olay oluyor ve hemen cepheleşmeler başlıyor, sonra aa bir bakıyorsun severek takip ettiğin biri senin tam ters yönünde tepki vermiş, hadi bakalım anında takip listesinden çıkartılıyor…""
Ülkedeki kutuplaşmalar Gezi olaylarında ayyuka çıktığında sen instagramda ne kadar aktiftin bilmiyorum ama ben o gündemi çok yoğun gözlemledim, instagramı örnek veriyorum çünkü orada çılgın bir durum vardı, tüm yoğunluğuyla "taraflar" oradaydı
Şahsen ben kimseye niye şöylesin niye böylesin demedim ama hesabıma çok ağır hakaretler bırakıldı sırf duruşum yüzünden, yani ben yapmasam o ayrımcılığı yapan var ve ne yazsan boş,kulaklar tıkalı gözler kör. Sanıyor musun bu tip yazıları okuyunca o karakterler bir es verip düşünecek ben sanmıyorum, hiç kimseyi dini ve siyasi görüşü yüzünden hesabımdan çıkarmadım ama ortalık kan gölüne dönmüşken, yok yere canlar giderken sesisizliğini koruyup olayların en civcivli zamanında bir foto ekleyip "bu ürünler yakında dükkanımda" tarzı bir fotoğraf ya da yazı ekleyenleri veya bir sürü gezi direnişçisi evlat ve polisimiz aynı süreçte can verirken "bir polisimiz şehit oldu" yazıp sadece buna odaklanıp ölen diğer canları yok sayanları da sineye çekemedim ve bu tavırda olanları unutmayacağım! Bu da benim tavrım benim yaklaşımım, çok farklı uçlarda blog arkadaşımla twitterda karşı karşıya geldik ama saygımızı yitirmedik, halihazırda takipleşiyoruz, bu olgunluktayız çok şükür ama bunu başaramayan çok insan oldu çok.
Sosyal medyada sesi çıkmayanların duruşu belli olmayanların bile yargılandığı bir ortam vardı ve hala var malesef, aslında sessiz kalmak duyarsız olmak değil kişinin kendi tercihidir... Anlayabilene...
bilmiyorum ne yazsam boş gibi geliyor, herkes bildiği gibi davranıyor çünkü, yine de dilerim yazından feyz alanlar bir durup düşünenler olur Ayda ablamıs :) Gerçekten içim çok acıyor olan biten ve bu kutuplaşmalar karşısında.
Sevgiler, öpücükler, mutlu haftasonları!
Merhabalar,sanırım ben sizi takip edenlerin % 4 lük bölümümdeyim :) Okurken hem size çok hak verdim ,hem de şunu düşündüm.
YanıtlaSilBenim çocukluğumda çevremizdekiler için iyi yürekli,hoşsohbet,yardımsever ya da en fazla tembel ,dedikoducu gibi sıfatlar kullanılırken ve ilişkileri bu sıfatlar etkilerken,
artık bambaşka nitelikler öne çıkmış durumda.Dertlenmemiz o yüzden.
Güzeldi efendim, teşekkürler :)
YanıtlaSilN egüzel demişsin anlatmışsın..ne güzel kalbin var..
YanıtlaSilben de elimden geldiğince hep yumuşak duygularla yaklaşmaya çalışıyorum bazen ne kadar canım yansa da..
oğluma hoşgörülü olmayı kibarlığı empatiyi öğretme çabasındayım daha şimdiden (26 aylık)
ama en önemlisi kendini sevmesi sayması..kendini gerçek anlamda seven sayan insan zaten kendiyle barışık olur ve kolayca başkalarının canını yakmaz diye düşünüyorum... en büyük sorun kendini olduğu gibi sevememek kabul edememek...kabul edememek hırçınlaştırıyor insanları...
http://loveandsmile.wordpress.com/
Ne güzel yazmışsın. O kadar haklısın ki kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı bir dünyada yaşar olduk :(
YanıtlaSilDediğin gibi herkes kendi gibi olanın yanında, tam aksini savunmam mümkün bile değil. O yüzden sadece izliyorum, bakıyorum, susuyorum...
Çocuk konusuna gelince, 3 yaşında bir kızım var hep diyorum çocuğa ne verirsen onu alırsın diye.
Kayda alınmış bir bant gibi çünkü ne dersek, ne yaparsak,ne yaşarsak bize aynen geri dönüyor...
ne güzel bir yazı olmuş, zaman gerçekten değişiyor saygısızlık artık normal karşılanıyor benim gibi düşünmüyor diye başka bir insanı nasıl yok sayabilirim ama bizim ülkemizde kendinden değilse ötele.....
YanıtlaSilAh yarama tuz bastın saatlerce konuşabilirim bu konu hakkında çünkü gerçekten çok üzülüyorum ben,emeğe saygı yok,düşünceye saygı yok gelişen dünya ile sadece gösteriş meraklısı oldu insanlar ne yazıkkiii.....
çocuğum sadece sevsin istiyorum herşeyi nasıl olduğuna bakmaksızın...
katılmamak mümkün mü söylediklerine,ahhh,parmakla sayılacak kadar az birbirimize saygı,hayata,dünyaya saygı.canlı olması gerekmiyor,yaşamını paylaştığın herşey saygıyı hak ediyor,di mi!
YanıtlaSilen azından yaşamının bir anı'nı paylaştığı için
sevgili nohut, sana ilk kez yazıyorum, çalışmalarını zevkle ve hayranlıkla takip ediyorum, içtenlikle kaleme aldığın paylaşımlarını da, düzenli mi dersen değil, ama annenin yetiştirme tarzı ve yaklaşımı ve düşüncelerin düşüncelerimle ve yetiştirilişimle örtüştüğü için çok sevdim. Sadece emeğine değil o güzel yüreğine de sağlık.Sevgiyle...
YanıtlaSilNilay AVŞAR
not: etsy dükkanı açılmadı bakamadım, her şey gönlünce olsun, sevgiyle ürettiklerin değer bilir ellerde sevgiyle kullanılsın♥
Epeydirbloguna bakmamısım yeni gordum bu yazını. Ne kadar da hos yazmıssın katıldıgımı belirtmeden edemdim.
YanıtlaSilEtsy dukkanını dun pinterestte gordum favorılerime aldim:) Bol satıslı basarılı olsun. Dunyanın dort bir yanından guzel feedbackler almak bu işin en guzel yanı bence.. yani altı senede ben bunu ogrendim :)
Emmanın blogunda cıkmanı da tebrik ederim daha nice guzel bloglarda cıkarsın umarım.
ilk kez yazınca toptan hepsinden birseyler yazdım sevgiler :)