Haftasonu Kahvaltısı - Weekend Breakfast




Eskiden ne çok kahvaltı postu yapardım ben. O zamanlar hafta sonu gözümü açar açmaz elime alırdım fotoğraf makinasını taa hava kararana kadar bırakmazdım. Son zamanlarda sanki zorunluluk haline getirdim fotoğraf çekme olayını ve bunun için kendime çok kızıyorum.  İlla bir amaç için fotoğraf çekme fikri nereden girdiyse kafama sonunda çıkarttım onu. Geçtiğimiz hafta sonu, canım ne istiyorsa onu fotoğrafladım… Çektikçe çektim, çoştukça çoştum.

Alt tarafı bir kahvaltı sofrası demedim, öncesinde, sonrasında, sağından solundan artık Funda yeterrrr ben başlıyorum yemeğe diyene kadar oturmadım yerime.

Fotoğrafları düzenlerken dikkatimi çekti, pankekleri yaparken ilk önce insani boyutlarda dökmüşüm tavaya malzemeyi, sonlara doğru sıkılmışım, bitsin artık diye fazla fazla dökmüşüm, pabuç kadar olmuşlar. Bari büyükleri alta küçükleri üstte doğru dizseymişim ama o an o kadar açtım ki bir an önce fotoğraf olayını bitirip onları yemekten başka bir şey düşündüğümü sanmıyorum.


Bu arada Cath Kidston’ın en sevdiğim takımları bunlar, mavisi en sevdiğim mavi, çiçeği abartı değil, fincan boyutu da tam benlik…  Oyuncak fincan takımı gibi, yıllardır hiç sıkılmadım kullanmaktan.


Şu sıralar habire masanın yerini değiştirip duruyoruz. Geçenlerde de yazmıştım bunu ama bir ara fotoğrafları düzenlediğimde gösteririm size de. Yıllarca hiç kıpırdatma sonra kedi yavrusunu taşır gibi bir öyle bir böyle…


Şu sıralar Merkür’den mi, ülkenin genel buhranlı gönlerinden mi bilmem bir durduğum yerde duramama, bir iç sıkıntısı, bir darlanma halim var, gerçi dünden beri birazcık dağıldı ama tamamen uçup gitmedi bu hal, ondan herhalde böyle kopuk kopuk manasız bir post oldu bu: (

Neyse biraz renk, biraz iştah, biraz muhabbet olsun o zaman…


It was a long time, I didn't share our breakfast tables on my blog. About 1 year ago, I used to wake up early in the morning and start taking photos without stop during my weekends... Finally I did exactly same thing last weekend.

I woke up very early, set the breakfast table and took many many photos... I missed taking photos aimlessly.



This Cath Kidston series is great isn't it? I've been using them for years very fondly. And pankek! I'm eating them also very fondly: )

Anyway, I just wanted to say hello and share some our colorful breakfast table images with you...

Lots of love...










Haftasonu Kartı - Happy Weekend Card








Hepinize neşeli, huzurlu, cıvıl cıvıl, keyif dolu yani rüya gibi bir haftasonu diliyorum.


I wish all of you have a joyful, peaceful, lively so a dreamy weekend.









Bizim hediyeler - Our Newborn Gifts




Şöyle bir bakıyorum da dikiş dikmeye başladığım ilk zamanlarda şimdiye oranla daha alengirli şeyler dikmişim. Mesela şu tüp biye (budur inşallah adı) yapımı oldukça gıcık, hatta şimdilerde tahammülüm bile yok yapmaya ama o zamanlar daha doğru dürüst makinayı kullanamazken bunlardan dikmiştim habire.


Şu gördüklerinizi arkadaşımızın oğlu için hazırlayalı epey oluyor. Funda battaniyeyi ördü, ben bir mama önlüğü, 2 küçük yastık, bir alt açma şeysi diktim. Gülçin’i arada burada yazıyorum hani benim hayatımın en güzel 5 yılında beraber yaşadığım, üniversiteden arkadaşımız. Hah işte onun oğluna gitti bunlar. Ablaya da bir rüya kovucu deniyor ya hani “dream chather” diye geçiyor işte bir tane ondan yaptım.  Elimde bir iki fotoğrafı olacak unutmazsam sonra da onu paylaşırım sizlerle.



En kısa zamanda yine dikmek istiyorum bu yastığın birkaç değişik versiyonunu ETSY ‘deki dükkan için. Ama nedense şu sıralar biraz mesafeliyim dikiş makinasına karşı, çoşmayı bekliyorum bakalım artık ne zaman olursa…



I had sewed these pretty things for the newborn boy of a friend of mine and my little sister, Funda has prepared a small crochet blanket.
I thougt that, in first days of my sewing adventures, I used to sew to try more difficult and troublesome things according to these days... I'm having trouble finding enough free time for sewing and If I find it, I want you to achieve results in a short time.
Anyway, I'm planning to sew a few different versions of this sailing pillow case  for my ETSY Shop.
We'll see: )

Loves...













Bizim duvar bu sıralar - on the wall





Çok çok geç kalmış bir post bu. Uzun zamandır salonda yapmak istediğimiz bazı değişiklikleri bir kaç ay önce yaptık ama sizlerle ancak paylaşabiliyorum.

Fotoğraflar bir türlü içime sinmedi, ama ne yapsam ne etsem istediğim keskinlikte fotoğraflara ulaşamadım. Ben de olsun kader utansın diyip vazgeçtim bu sevdadan.
Mümkünse her duvara birşeyler asmak istiyorum ama o çivi olayı yok mu beni deli ediyor, hayattan soğutuyor resmen.


Şu gördüğünüz çarpı işleri taa geçen sene yılbaşında sevdiğim iki kişiden gelen hediyeler. Şu kalpli şirine Ahu’nun hediyesi, diğeri de Sevdiye’nin. İkiside bu konunun uzmanı biliyorsunuz: ) Öyle güzel işlemişler ki baktıkça hayran oluyorum, gıpta ediyorum becerilerine.  Aslında biraz da bu yüzden  neredeyse 1 sene beklediler evin farklı köşelerinde bu güzellikler.  Onları hep gözümün önünde istedim ama ha diyince duvardaki mevcut tabloları çıkartıp bunları asmak mümkün olamadı. Duvarın boyanması gerekiyordu. Duvarı boyamadan önce de o duvarın önündeki hiç sevmediğimiz koltuktan kurtulmamız…
 

Bu arada yine aylar aylar önce Silvia’nın kuşlu posterini almıştım internetten. Matisse’in Blue Nude IV’nün yanına arkadaş olsun istedim.  Oldum olası kağıt kesim sanatına hayranım. Burada workshoplar olsa bir fırsat bulup kesin katılırım dediğim ilk sıradaki aktivite. Benim bu sanata olan ilgim Matisse’in cut out’ları ile başladı. Kağıtları keserek ortaya çıkan figürlerin hepsini çok sevdim. Daha sonraları da paper cutting olarak anılan kağıtları keserek yapılan eserlere hayranlığım arttı.

Bu sıralarda Silvia ile tanıştım. O kadar zevkli, o kadar güzel şeyler yapıyor ki, yaptığı her şeyi seviyorum. Silvia İtalya’da eşi ve çocukları ile birlikte yaşayan bir sanatçı. Son zamanlarda sık sık workshoplar veriyor. Keşke bir gün İstanbul’a da gelse ve biz de o zevki tatsak. Bloğunu takibe alıp,  dükkanına kesin göz atın siz de bence, kesin seversiniz.

Neyse adım adım planladık bir hafta içinde yapacaklarımızı ve Cuma akşamı iş çıkışı IKEA’ya gittik, bir koltuk aldık, sonra eve geldik, saat 3’e kadar kitaplığı tamamen boşaltıp  yeniden düzenledik, ertesi sabah bir yandan boya işine girişirken diğer yandan arka odaların temizliğine başladık. Pazar sabahı saat 8:30 da Fundayla ikimiz 3.10 cm uzunluğundaki dana gibi koltuğu, ayıp olmasın diye, apartımanda kimsecikler uyanmadan evden çıkartma işine soyunduk, kapıdan çıkmayınca salonun ortasında koltuğun etrafında bir iki tur atıp, alet çantasını getirdik ve koltuğun kollarını bir güzel söktük, bu sefer zor da olsa kapıdan çıktı ve biz o koltuğun altında kalmadan onu en alt kata kadar indirmeyi başardık. Azmin zaferi!!!

Mutluluktan ve stresten resmen bir süre dizlerimin titremesine engel olamadım…  Öğleden sonra yeni koltuk geldi, içeriden çıkandan epey küçük, ama adamlar kan ter içinde kaldılar, onlar zorlandıkça, biz olur olur, girer bu diyoruz ama biz bir iki saat önce bunun büyüğünü çıkarttık bu kapıdan diyemiyoruz: ) Yok çünkü ikimizde 1.5 m boylarında ufak tefek tipleriz, hem niye siz çıkarttınız bir adam neden tutmadınız diyebilir. Onlara sin böyle göründüğümüze bakmayın biz birer cep herkülüyüz ve adam tutup onun nazını çekecek kadar sabrımız yok demek biraz ayıp geldi.

Sonuçta koltuktan kurtulduk, akşam üstü yenisi geldi, temizliğimiz bitti, duvara çiviler çakıldı, yeni tablolar yerlerini aldı. Ohh bir ferahladık, bir hafifledik, bir mutlu olduk ki sormayın. Ama geçen hafta sonu da salonda bazı eşyaların yerini değiştirdik, ne kadar süre böyle kalır bilmiyorum, bir sonraki postta da ondan bahsederim artık.



This is a post much too late. I wanted to show you our wall a few months ago but whenever I took their images, I did not like them. I have wanted to show these beauties with in the best images but  unfortunatly today I gave up my this thought because, that wall never getting good light:(
I love to see work of art which is belong to my loved ones on my walls.

These two lovely cross stitcher tables were from my sweet blog friends Ahu and Sevdiye. They had sent me them last year and until a few months ago they were hanging on our another room walls but I wanted to see them more often. Ahu and Sevdiye are quite good at cross stitch as you see.


And this adorable paper cut poster is belong to dear Silvia. I had bought it about 4-5 month ago and I loved it so much.

I'm a huge fan of Silvia and her arts. She is very talented person and I love to see her images, her paper cuts and diy projects.

I've been a fan of the art of paper cutting with Matisse's works. I have become more interested in this art each passing years... Especially after seeing Silvia works! I am very eager to join one of her workshops if I find a opportunity. 

For hanging these beauties on our wall, firstly I had to paint all room walls and we did some changes.


But it was worth all our tiredness. Now we are happy to look at this wall.






Haftasonu Kartı - Happy Weekend Card






Sevmesini bilen herkesin sevgililer günü kutlu olsun ….
Mutlu haftasonları…




I wish all of you have a happy valentine's day and wonderful weekend…











Mutfak Aşkı - Kitchen Love


Mutfak konusunda kompleksim var. Dokunsanız ağlayacağım yani o denli. Şu anda oturduğumuz evi her ne kadar çok seviyorsak da sırf mutfağı ve az ışık aldığı için zaman zaman taşınıvermek istiyorum.

Yok illa 20-25 m2 olsun falan gibi bir arzum da yok. Küçük olsun ama ışık alsın. Şu fotoğraflardaki gibi açık raflarım olsun, içlerine renk renk kupaları, tabakları dizeyim, sonra cıvıl cıvıl, neşeli olsun. Penceresinin pervazı içinde fesleğenimi, maydanozumu yetiştirebilecek genişlikte olsun. Eee bir küçük masa ve iki sevimli sandalye de sığarsa ne ala.

Kısacası şu aşağıdakiler tarzı bir şeyler istiyorum mümkünse…


Not- 1: Daha fazla harika mutfaklar görüp görüp ahh çekmek isterseniz buraya buyurun...

Not- 2: Çalıkuşu'nun çoğumuz üzerindeki etkisi aynıymış, yorumları okumak ne hoşuma gitti size anlatamam. Durup durup okuyorum, fark etmediğim detayları fark ediyorum...




1  | 2  | 3 | 4 | 5 | 6 



I think, I have a complex about the kitchen: ) I love our current home but our kitchen is so small and can not get good light. We normaly love our home but because of the kitchen,  I want to move a new place from here time to time.

Do not necessarily have to be a large area. It would be great, if it gets more light.
I like the open shelves like in the above photo, it looks so pretty and cheerful...

In short, I loved all kitchen images above...

P.S.: If you want to see more kitchen alternatives which are my favorites , you can look here.








Haftasonu Kartı - Çalıkuşu




Sanırım orta 2’de falandım Çalışukuşu’nu ilk okuduğumda. Beni öyle çok etkilemişti ki, hiç unutmuyorum, gece saat iki civarıydı, kitabı bitirdim, yataktan eğilip yere koydum, sonra içimde bir sızı, bir boşluk, bir ağlama isteği. İşte ilk hayatı sorgulamam da o geceye rastlar; uzay, yıldızlar, hayat, yaradılış, doğum, ölüm, sonsuzluk, boşluk… Bir ay kendimi toplayamamıştım. Ne okula gitmek istiyordum, ne geceleri uyuyabiliyordum. Kafam çok karışıktı.

Bir ay sonra yine o eski alıklığıma dönmüştüm ama o dönemde büyümüştüm sanki…
Kitap teyzemin kızınındı. Çok çok eski bir basım ve sayfaları tek tek kopmuş, pejmürde bir haldeydi. O haliyle o kitap yıllarca elimizden düşmedi bizim.

Benden bir iki yıl sonra Funda okudu Çalıkuşu’nu. Arada yüksek sesle okur ben de hatırlar, iç çeker, çoşardım onunla birlikte. Zaten birçok kitabı Funda okumuştur bana. En büyük zevkimiz.

Öyle bir hal almıştı ki, lisedeyken bazen Funda’yla evde canımız sıkılır, yapacak şey bulamazdık, alırdık elimize Çalıkuşu’nun kitabını, içinden bir sayfa çeker okur ve o sayfanın önündeki sonrasındaki olayları hatırlamaya çalışırdık. Hele bir 479. sayfa vardı ki. Onu ezbere bilirdik;

“Bu son ayrılık saatinde niçin hakikati saklamalı? Bu okumayacağın defteri ben senin için yazdım Kamran. Evet, ne söyledim, ne yazdımsa hep senin içindi. Yanlış, çok yanlış bir iş tutuğumu bugün artık itiraf edeceğim. Ben her şeye rağmen seninle mesut olabilirdim…”

Sonradan keşfettim ki biz bu kitabı yaklaşık 5 yıllık aralıklarla hep tekrar tekrar okumuşuz. Üniversiteye geldiğimde ilk erkek arkadaşımın bana ilk hediyesi Esin Engin’nin Çalıkuşu Albümü idi. İnternettin ilk kullanılmaya başladığı yıllar sosyal arenada cirit atarken kullandığın nick Gülbeşeker’di. Yıllarca tuttuğum günlükleri okusanız Reşat Nuri Gültekin etkisini görürsünüz yazdıklarımda, Funda okumuştu da ağlamaktan helak olmuştu kızcağız.

Hele o fon müziğini her dinlediğimde içim titrer, tatlı bir ağlama hissi alır beni hala. Ağlamak bu müzik eşliğinde gerçekten çok güzelleşir acayip bir zevk verir insana.

Üniversite bitti, Funda ben ve Gülçin üçümüz beraber yaşıyoruz. Bir akşam konuşurken Gülçin’nin Çalıkuşu’nu okumadığını öğrendik. Evde ne televizyon ne başka bir şey (bilgisayar falan ortalarda yok o yıllar) akşamları radyo dinleyip ya kitap okuyoruz ya da habire dans ediyoruz. Nasıl bir enerjiyse artık.

Neyse işte, biz bir sevindik, bir çoştuk Funda’yla.
Tamam dedik, sana okuyalım biz Çalıkuşu’nu.

Funda hemen koştu kitabı buldu, birimiz bir divanda, diğerimiz öbüründe, Funda yerdeki minderlerde başladı okumaya… Arada “ bak bak Gülçin burası harika” “ayyy şimdi ağlayacağız bak” diye diye 3 gecede bitirdik kitabı, aramızda bir tuvalet kağıdı rulosunu birbirimize fırlatıp burnumuzu, göz yaşlarımızı silerek, heyecanlandıkça yer değiştirerek…

Sonrasında da okudum, ezberlemekten korkuyordum ama çoktan ezberlemiştim birçok yerini.
Bu sezon Çalıkuşu’nun yayınlanacağını duyduğumda çok çok sevindim. Oyuncu seçimleri, çekimler, Feride’nin çocukluğu hepsi hepsi harika ama Çalıkuşu bu değil.

Kitabın en etkileyici yeri “Ben Gülbeşekeri’i çok sevdim “ kısmı, daha dizinin ilk bölümlerinde öylesine heba oldu ya içim sızladı resmen.

Eğer kitabı hiç okumayanlar varsa sanmasınlar ki Çalışukuşu böyle Kamran’a  hemencecik teslim oluyor, sanmasınlar ki böyle bir aksiyon, böyle birbiri ardına bitmek tükenmek bilmeyen dalavereler  var kitapta…  Bu sadece Çalıkuşu’nun adını ve müziğini kullanarak yapılmış, kitaptan tamamen uzakta bir dizi. Tamam onu da seyredin ama Çalıkuşu’nu bu sanmayın.  İçim cız eder sonra benim, büyük bir haksızlık olur o güzelim esere…

O dönemi, o dönemin zor şartlarını, bağnazlıkları, körü körüne insanları lekelemeyi, saf bir aşkı, bir hayat mücadelesini, bir erkeğin kaleminden bir kadının ruh halinin böylesine güzel anlatılmasını okuyun, çocuklarınıza da okutun olur mu???

Ben bu haftasonu bilmem kaçıncı kez tekrar okuyacağım ama bu sefer yeni basımından.  Şimdiden heyecanlandım bak…


Haftasonunuz keyif dolu geçsin…




This post is about a Turkish Novel. I have written my feelings and how it is important in my life.

I wish you have a wonderful weekend...







Ne Kumaşmış Ama...




Kafayı bir şeye taktım mı tamam, artık onu bulana ya da halledene kadar bana gün yüzü yok.
Yaklaşık bir seneden de fazla bir süre önce şu fotoğraflarda gördüğünüz lacivert çiçekli kumaşa kafayı taktım ben.

Olay şöyle başladı; ETSY’de "itsquite" adında bir dükkanda bu kumaşı gördüm, alsam mı almasam diye düşünürken, dükkanın sahibi tatile çıktı, eee dedim normal yılbaşı üstü. 1 ay sonra falan görüşürüz gibilerinden bir şeyler yazıyordu dükkanın ön sayfasında. İyi dedim, 1 ay sonra gelince alırım. Sonra ben bu kumaşı bir kaç fotoğrafta daha gördüm, iyice kanım kaynadı. Aradan 1 ay geçti baktım dükkan açılmıyor, 2 ay oldu ses seda yok… Başka bir dükkanda bulurum umuduyla aramaya başladım ama ne üreticisinin adını, ne dizaynını kimin yaptığını ne de hangi ülkeye ait olduğunu biliyorum. Google görsel üzerinden arama yapma butonunu eklese ne iyi olur...

ETSY’e girdim “navy floral fabric” yazdım yaklaşık 70 sayfa sonuç çıktı, hepsine tek tek baktım, sadece bir kez değil aralıklarla kim bilir kaç kez taradım ETSY’i, navy fabric, navy floral fabric…
Bazen unutuyorum 1 ay falan hiç peşine düşmüyorum, sonra birden aklıma geliyor, çoşuyorum, başlıyorum harıl harıl aramaya, sonra araya bir şey giriyor bırakıyorum, dalıyorum diğer işe. Aradan bir süre geçiyor yine kumaş aklıma düşüyor, ben nasıl  bulamam bu kumaşı diye hırslanıyorum, didik didik ediyorum ortalığı yok bulamıyorum.
En sonunda dükkanın sahibine yazdım. Dedim dükkanı açmayı düşünüyor musunuz? Ben kumaştan almak istiyorum da… Kadından cevap geldi, biz ülke değiştiriyoruz, kumaşlarım konteynırların içinde ama ulaşınca hemen açacağım Ağustos’u bulabilir… ( 2013 Ağustos tabii)

Ehh iyi hadi dedim. Ölmüyorum ya bu kumaş yok diye. Bekleyebilirim Ağustos’a kadar…

Günler günleri kovaladı, Ağustos oldu yok, Eylül oldu hala yok, açılmıyor dükkan. Sonra arada kendisinin dükkanından da kumaş aldığım, Messy Jesse bloğunun becerikli sahibi Jessie’nın fotoğrafları arasında gözüme çarptı bu kumaş. Hemen ona bir mail yazdım, böyleyken böyle, ben delireceğim yok bu kumaşı bulamıyorum adını sanını biliyorsan yalvarırım bana söyle…
Ondan cevap geldi. Yıllar önce almış kumaşı, şu anda elinde hiç yokmuş, ama aldığı yerin linkini göndermiş sağ olsun. Orada da hiç bir bilgi yoktu kumaş ile ilgili, çok dikkati bakınca fotoğrafta kumaşın yanında yazan bir şeyler gördüm, Fransızca Jarden yazıyordu. Oradan yola çıkarak, denemeler yaparak, google’da görselleri taratarak serinin adının “Le Petit Jarden” Üreticisinin de “Lecien” olduğunu keşfettim ama hala kumaşı satan bir yer bulamadım.
Böyle anlatınca da bakıyorum kumaşa öyle ahım şahım, uğruna bunca araştırma yapılacak bir kumaş da değil ama işte bir kez hedefe kitlenmiştim ben ne yazık ki…
Kiminle konuşsam konuyu bir şekil bu kumaşa getiriyordum. Ahu’ya anlattım, sonra bir gün Demet’e bahsettim. Funda’ya zaten arada rapor veriyorum araştırmalarımın neresindeyim, ne kadar bilgiye ulaştım falan…
Derken bir gün ETSY’deki dükkan açıldı. Ay nasıl mutlu oldum, nasıl elim ayağım titredi ürünlere bakarken heyecandan size anlatamam. Ama o da ne… Benim kumaş listelenmemiş. Yok!!!
Hemen yine kadına bir mail; eee hayırdır benim istediğim kumaşı listelememişsin ben de tam alacaktım. Bir gün sonra mesaj geldi, tamam senin için ekliyorum listeye…

Tabii bu arada onunla da samimi oldum, Yeni Zellanda’ya taşınmışlar bir de çocukları olmuş bu arada… Doğal olarak kendimi hafiften kötü hissetmedim de değil yani. Millet ülke değiştiriyor, çocuk falan yapıyor bir sene içinde bense hala lacivert kumaş da lacivert kumaş…

Neyse o listeye ekledi, ben sepete... Tabi bu kadar ısrara dükkan sahibi kumaşın tamamını alacağımı düşünürken benim sadece 1 metre almam da biraz ayıp oldu ama yapacak bir şey yok…

Kumaş geldi, gerçi gelmeden önce de ben hissetmiştim birazcık ama gelince daha iyi anladım, aslında desen aynı ama üretici, kumaşın yapısı falan farklı. Olsun.. Şimdilik biraz duruldum, hemen bir tane kendime, bir tane de deconoHut için iki ipad mini kılıfı diktim. Şimdi okşaya okşaya kullanıyorum. Ama hala Lecien marka olan kumaşı arıyorum. Bulduğum anda 1 metre de ondan alacağım : ) Artık kısmet ne zamansa…


This is a long story regarding to a fabric: )

About 1 year ago. I saw this navy fabric an ETSY shop which called itsquite and I've been in love with it. But the owner of the shop was on vacation and I had to wait about 1 month.  A month passed, two months passed but the shop did not open.

I didn't have any idea about manufacturer or designer... I had just an image belongs to this fabric.
I tried to find it on ETSY, searching it as "navy fabric, navy floral fabric...." There were many result but I couldn't come across with it.

I have written a message to the shop owner and asked her, when will she open her shop again??
She replied me and She was planning to open her shop on August.
I said to myself, You can wait:)) Eventually, you don't die, because of a fabric... Now I'm thinking that I don't know, why I wanted this fabric this much J
In August, the shop wasn't still open.
Meanwhile, I saw a piece of this fabric on Messy Jesse blog. I have written an email to lovely Jessie. She's sent me a shop link which she has bought that fabric for a while ago. I could have learned the fabric manufacturer and the collection name from there thanks to Jessie. (yes they don’t have this fabric now).
But I could not still find it.

A day I saw that, She opened her shop but my navy fabric is not on the list. I wrote an email again and finally, I could reach it. During this time, while I was thinking this fabric, she had moved New Zealand and have a baby...  as if little bit pathetic:)

Anyway,I sewed 2 ipad mini cases, one of them is for me, other is for deconoHut.

Yes it is not LECIEN brand but til I find it, I can be happy with it.

Loves...







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...